Pekâlâ, işte küçük görevimiz. Şuradaki aşağı damlayan altın şeyi görüyor musun? | Open Subtitles | حسناً، إليك مهمتنا الصغيرة، هل ترى ذلك الشيء الذهبي الذي يقطر هناك؟ |
damlayan balmumunu hala görebilirsiniz. Düştüklerinde onu kapatmışlar. | TED | يمكنك رؤية شمع العسل يقطر. وعندما تتساقط تحتفظ بشكلها. |
Bu şey kedi ile damlayan, müzik amazing. | Open Subtitles | هذا شيء يقطر مع كس، والموسيقى مذهلة. |
Sende damlayan bir şey var. | Open Subtitles | الديك بعض الأنوع من الأشياء التي تقطر هناك |
Sürekli damlayan suyun bende çukur açabileceğini mi sanıyorsunuz? | Open Subtitles | أتظن أن تقطر الماء اللامنتهي سيأثر بي؟ |
Yiyecekleri beğenmedim. Kan damlayan kırmızı etler. | Open Subtitles | أنا لا أحب الطعام الذى تتساقط منه الدماء. |
Ben daha çok damlayan bir dere sanıyordum. | Open Subtitles | كنت أفكر أن يكون أقرب الي تدفق هزيل |
Şurada bir tane damlayan var. | Open Subtitles | هنا يقطر السائل للخارج |
Kulağımdan damlayan kan mıydı? | Open Subtitles | هل كان الدم يقطر من أذني؟ |
"damlayan, delik, kenetleniyor. " | Open Subtitles | تقطر, ثقب, تثبيتات. |
Ucundan kan damlayan silahlar. | Open Subtitles | أسلحة، و تقطر دما؟ |
Uzaylı yaratıkların yaşamı damlayan yeşil bir sümükten daha fazlası olmayan basit bir yaşamdan daha gelişmiş, ısıran cins hayvanlara kadar uzanır. | Open Subtitles | الحياة الفضائية قد تتراوح من مادة خضراء لزجة كل ما تفعله هو أن تتساقط لكائنات أكثر تقدما شيء أكثر عدوانية |
Bir ayak parmağı eksikti ama Florinda prensin atına ayakkabından damlayan kan fark edilmeden binmişti. | Open Subtitles | بإبهام ناقص اعتلت (فلوريندا) حصان الأمير غير مدركة للدماء تتساقط من الحذاء |
damlayan bir dere, evet damlayan bir dere. | Open Subtitles | تدفق هزيل نعم ، تدفق هزيل |