Bu yüzden halkın Brendan'ın davasındaki haksızlığa karşı tepkisini anlıyorum. | TED | لذلك أتفهم الغضب العام من الظلم في قضية بريندان داسي. |
Beni de evdeyken ziyaret etti. Annenin davasındaki delilleri aldı. | Open Subtitles | لقد زارني في المنزل وأخذ كل الأدلة من قضية والدتك |
Sen. Geçen ay haberlere çıkmıştın değil mi? Bir cinayet davasındaki şüpheliydin. | Open Subtitles | أنت ، كنت في الأخبار الشهر الماضي مشتبه به في قضية قتل |
Fleming davasındaki bütün fotoğraflar bunlar. | Open Subtitles | هذه كل الصور المتعلقة بقضية فلامينغ. |
Jack'in davasındaki sosyal görevli oradaymış. | Open Subtitles | يقول بأن ذلك العامل في الخدمه الإجتماعيه لقضية جاك هناك |
Uyuşturucu suçlamasıyla ilgili çektiği ceza süresi Central Park koşucu davasındaki hükümden kaynaklanan eski bir mahkum olmasına göre belirlenmişti. | Open Subtitles | و لكن طول المدة التي يقضيها بسبب قضية مخدرات بنيت على أساس أنه مجرم سابق في قضية مهرولة المنتزه المركزي |
Beni de evdeyken ziyaret etti. Annenin davasındaki delilleri aldı. | Open Subtitles | لقد زارني في المنزل وأخذ كل الأدلة من قضية والدتك |
Ve Burns davasındaki bütün şüphelilerin tablosunu çıkardım. | Open Subtitles | وأنا صنعت مخططاً لكل المشتبه بهم في قضية السيد برنز |
Evet, peki, çocuklar, şu çocuk kaçırma davasındaki şüpheliyi görelim. | Open Subtitles | والآن يا رفاق ، أروني المشتبه به في قضية اختطاف الطفل |
Kyle, Bakan Gibbons davasındaki gelişmeleri öğrenmek istedi. | Open Subtitles | كايل هذا السكرتير ديكيرت يريد معرفة أي شيء عن قضية غيوبنز |
Şişman davasındaki vekilim vardı. | Open Subtitles | وكان لدي تلك الموكلة التي كنت أعمل معها في قضية البدانة |
Tamam, Bayle davasındaki tanıkla tekrar konuşacağım. Teşekkürler. | Open Subtitles | حسناً، سأتحدث مع شاهد العيان في قضية بايل مرة أخرى |
Savcılığın davasındaki riyakarlık o andan itibaren hakimlerin beni suçsuz bulmaktan başka seçenekleri yoktu. | Open Subtitles | نفاق قضية الإدّعاءَ، , ثم حقاً , لم يكن لدى القضاء خيار أخر سوى تبرئتى |
Kazandığımız ilaç davasındaki psikolog mu? | Open Subtitles | الطبيب النفسي من فوزنا في قضية الأدوية؟ نعم |
Ablamın davasındaki kurşunlarla ilgili söyleyeceklerinizi sabırsızlıkla bekliyorum. | Open Subtitles | إني متلهفة لسماع ما لديك عن الرصاص الذي في قضية أختي |
Holt davasındaki ipler onun elinde. | Open Subtitles | بيت القصيد إنتِسب إليه وكن مطلعاً على قضية هولت |
Reynold'ın davasındaki en önemli kanıt parçası dün akşam geri geldi. | Open Subtitles | جزء هام من الأدلة حول قضية رينولدز في الليلة الماضية |
- Andre Benson davasındaki olay yeri fotoğrafları. | Open Subtitles | هذه صورة من مسرح الجريمة الخاصة بقضية -أندريه بنسن- |
Üç kâğıtçı ev sahibi davasındaki savunmama benziyor bu. - Bitirdin mi? | Open Subtitles | تبدو تلك مرافعتي لقضية الأحياء الفقيرة |
Beechum davasındaki müfettişlerden birini izle. | Open Subtitles | حَسّنْ أوضاع رغم ذلك، يَتعقّبُ المحقّق في حالةِ Beechum. |
Kimliği belirsiz kadından alınan spermler Ducky'nin davasındaki spermlerle eşleşti. | Open Subtitles | (عينة المني من قاتل (جين دو (تطابق عينه قضيه (داكي |
Babamın davasındaki yargıcın karısı. | Open Subtitles | باتريشيا بارنز إنها زوجة القاضي في محاكمة والدي |
Şu bizim ördek havuzlu cinayet davasındaki gelişme nedir? | Open Subtitles | إذن لديك تقدّم كبير في قضيّة قاتل بركة البط؟ |
Burrows'u, kendi davasındaki takip ettiğimiz kayıtlarda tam olarak görüntüleyebilmiştik. | Open Subtitles | (بوروز) ، استطعنا أن نحلل نفسيته من المقطع |