Yakıt zemine dökülmüş ve deniz suyuyla karışmış, sonra da giysileri ıslanmış ve bu karışım onları kötü etkilemiş. | Open Subtitles | ينسكب الوقود على الأرضية ويختلط مع مياه البحر ، ثم تتبلل ملابسهم وهذا الخليط الضار يسبب حروقا خطيرة جدا |
- İlginç olan şu ki, Bir çok insan bunun deniz suyuyla yapıldığını sanar. | Open Subtitles | إنه مثير للاهتمام لأن أغلب الناس يعتقدون أنها مصنوعة من مياه البحر |
Bir ortam bu radyasyona karşı koruma ve alternatif bir enerji kaynağı sunuyor: Kilometrelerce deniz suyuyla ve tamamen karanlıkla kaplanmış okyanus yüzeyinde dolaşan hidrotermik delikler. | TED | المكان الوحيد الذي وفر الحماية من هذه الأشعة ويُعد مصدرًا بديلًا للطاقة؛ هي المَنافس المائية الحرارية والتي تنشط على امتداد قاع المحيط تغطيها كيلومترات من مياه البحر ويغمرها ظلامٌ دامس. |
Önceki mercanın yandan görüntüsüne bakıyoruz, koruyucu tabakanın deniz suyuyla buluştuğu yere; deniz suyu sağınızda, mercan solunuzda. | TED | إننا ننظر إلى لقطة جانبية من نفس الشعاب المرجانية من قبل حيث الطبقة الحامية تلتقي بماء البحر. حسناً، ماء البحر على يمينك، الشعاب المرجانية يساراً. |
Battery Park'ı deniz suyuyla dolar. Alçak batı yakası - alçak doğu yakası. | Open Subtitles | تنغمر (باتري بارك) بماء البحر من الجانب الغربي والشرقي المنخفضين |
Holland ve Lincoln tünelleri deniz suyuyla doluyor... | Open Subtitles | (أنفاق (هولند) و (لينكولن ...تفيض بماء البحر |