Sıcak havayı deriye yakın hapseder ve ısıyı içerde tutar. | Open Subtitles | فهي تلتقط الحرارة من الهواء إلى الجلد لتبقيه مفعما بالحرارة |
Büyük ihtimalle biraz yeni deriye ihtiyacım olacak ama olsun. | Open Subtitles | ربما علي ان اعيد خلق بعض الجلد لكن لا بأس |
Şimdi biz asıları Nanopatch çıkıntılarına kuru kaplıyoruz ve deriye uyguluyoruz | TED | نقوم بتجفيف اللقاحات ونسقطها على النانوباتش ونضعها على الجلد. |
İşte bu, gerçek bir bilgi. Orada gördüğümüz bu şey, deriye yapılan Nanopatch uygulamasının bir çıkıntısı. Her renk ayrı bir katman. | TED | الآن، هذه بيانات حقيقيه وما نشاهده هنا هو اسقاط مفرد من النانوباتش التي تم وضعها على الجلد وتلك الالوان هذ طبقات مختلفة. |
Arındırma, sadece çıplak deriye uygulanırsa işe yarar. | Open Subtitles | ازالة التلوث تعمل فقط اذا حدث التلامس مع جلد عاري |
Bu maddeyi biyonik uzvumu biyolojik vücuduma bağlayan sentetik deriye yerleştirdik. | TED | دمجنا هذه المواد في الجلد الاصطناعي الذي يصل الطرف الصناعي بالجسد البيولوجي |
Günümüzde kullanılan dövme makineleri, renk dolu minik iğneleri deriye dakikada 50 ilâ 3000 kez batırır. | TED | آلات الوشم المستخدمة اليوم تدخل إبراً دقيقة محملة بالصبغة في الجلد بمعدل 50 إلى 3000 مرة بالدقيقة. |
Fleksör bölgelerde sarkık, kırışmış deriye sebep oluyor. | TED | و هو يسبب تمدد الجلد الفراغي في مواضع الإنثنائات في الجسم |
Şu ithal deriye bir bak. | Open Subtitles | انظـر فقط إلـى ذلك الجلد المستورد الخاصّ |
deriye ve yumuşak dokulara etki ediyor. Çok hızlı. | Open Subtitles | إنّها تؤثر على الجلد والأنسجة الناعمة, سرعة عملها.. |
İnsanlar da tırnak çekmek zorunda kalır ya da çıplak deriye asit dökmek. | Open Subtitles | فيلجأ الناسُ لقَلعِ الأظَافِر قطرات الحِمض على الجلد العاري |
Kısa kılları keser ve deriye biraz iyodin sürersiniz. | Open Subtitles | أنت فقط تنتف قليل من الشعر وتوخز الجلد باليود |
Hey! deriye salyanı akıtma demedim mi? | Open Subtitles | ما الذي قلته لك عن منع سيل اللعاب على الجلد. |
Sıvının deriye nüfuz etmesi için, iğne yerine kuvvetlice fışkırtmayı dene. | Open Subtitles | يستخدم نفثة قوية من السائل بدلاً من الإبرة ليخترق الجلد |
Özel ışık altında yapılan taramada, deriye kazınmış işaret ortaya çıkıyor. | Open Subtitles | المسح الضوئي استعرض العلامة المطبوعة على الجلد |
deriye ve dikişlerine baksanıza. Resmen sahte. | Open Subtitles | حسناً , إذا نظرتم إلى الجلد طبقات ألتارو واضحة |
Bu şey deriden deriye geçebiliyor, muhtemelen ona da geçti. | Open Subtitles | ،ينتقل الفيروس من الجلد للجلد لذا من المحتمل أنّها أصيبت به |
Burada da. Bıçağın sapı tarafından, deriye baskı yapacak kadar yeterli bir kuvvetle vurulma sonucu oluşmuşlar. | Open Subtitles | الناجمة عن مقبض السكين الضارب بقوّة كافية للضغط على الجلد. |
Gerçek deriye gel, gerçek deriye. Tanesi 150 dolar. | Open Subtitles | جلد أصلي، جلد أصلي 150دولار للقطعة |
Benim de çıplak kıçımı oynatacağım serin bir deriye ihtiyacım vardı. | Open Subtitles | وإحتجت لقطعة جلد باردة كي تهز مؤخرتي |
İyot losyonunu deriye sürsene! | Open Subtitles | يَضِعُ مستحضرَ اليودِ الملعونِ على الجلدِ. |