Tıbbi tesislerimizi araştırmana devam etmek için kullanabilirsin. | Open Subtitles | يمكنك استخدام مرافقنا الطبية لمواصلة البحث |
Askıya aldıkların, anıların ki bu şeyi satabileceğimi biliyorum, ateşli ilişkimize devam etmek için bir bahane. | Open Subtitles | خطّيت ذكرياتك، والذي أعرف أني استطيع بيعه بالمناسبة، كذريعة لمواصلة علاقتنا الحارّة |
Ön duruşma ayın 19'u saat 10:00'da yapılacak, o zaman davaya devam etmek için yeterli kanıtın olup olmadığına karar vereceğim. | Open Subtitles | جلسة الإستماع الأولية ستكون في الـ19 من الشهر العاشرة صباحاً، حينها سأقرر إن كان لدينا أدلة كافية لإكمال المحاكمة |
Ön duruşma ayın 19'u saat 10:00'da yapılacak o zaman davaya devam etmek için yeterli kanıt olup olmadığına karar vereceğim. | Open Subtitles | جلسة الإستماع الأولية ستكون في الـ19 من الشهر العاشرة صباحاً، حينها سأقرر إن كان لدينا أدلة كافية لإكمال المحاكمة |
İnsanları günde 24 saat, yılda 365 gün fosil yakıt yakmaya devam etmek için teşvik edebilir. | TED | وقد تغري الناس للاستمرار بحرق الوقود الأحفوري 24 ساعة في اليوم، 365 يومًا في السنة. |
Yaşamaya devam etmek için bir sebep var mı diye düşündürür. | Open Subtitles | مآسٍ من النوع الذي يجعلكَ تتساءل إن كان هنالك سبب يدفعكَ لمواصلة الحياة |
Yaşamaya devam etmek için bir sebep var mı diye düşündürür. | Open Subtitles | مآسٍ من النوع الذي يجعلكَ تتساءل إن كان هنالك سبب يدفعكَ لمواصلة الحياة |
CIA ile olan işine devam etmek için Sudan'a döndü. | Open Subtitles | إنه عاد للسودان لمواصلة عمله مع وكالة الإستخبارات. |
Faye ve ben, buranın tedaviye devam etmek için ideal bir yer olacağına karar verdik. | Open Subtitles | فاي وأنا قررت أن هذا المكان سيكون المكان المثالي لمواصلة العلاج لها. |
Beni gözaltında tutmaya devam etmek için herhangi bir gerekçeniz yok. | Open Subtitles | ليس لديكم أي سبب لمواصلة إبقائي في الحجز |
Hıristiyan ve Umutlu devam etmek için sabırsızlanıyorlardı. | Open Subtitles | كان المسيحي والراجي مشتاقين لإكمال الرحلة |
- Bundan emin değilim. Karımı kaybettiğimde hayatıma devam etmek için hiçbir sebebim yokmuş gibi hissettim. | Open Subtitles | عندما خسرتُ زوجتي اعتقدتُ أنّه لا سبب لإكمال حياتي |
Ticaret amacıyla pazarlıklara devam etmek için yetkilendirildik. | Open Subtitles | تم تفويضنا لإكمال مفاوضات المقايضة |
Kaybettiklerime tekrar sahip olamam ama yine de devam etmek için nedenlerim var. | Open Subtitles | لا استطيع استعادة ما خسرته لكن مايزال لدي الأسباب للاستمرار |
Bir şekilde birbirlerini daha iyi geliştirdiklerini anlasalar da bir arada devam etmek için bir yol bulamadılar. | Open Subtitles | بشكل ما، على الرغم من أن كليهما كانا يعرفان أن الآخر جعله شخصاً أفضل لم يستطيعا إيجاد طريقة للاستمرار معاً |
devam etmek için Moore kanununa gerek yok. Üstel bir gelişime ihtiyacımız yok. | TED | لا نحتاج قانون Moore للاستمرار. لا نحتاج التطور الأسي. |
Birlikte yaşamaya devam etmek için yaptığımız anlaşmayı unutma! | Open Subtitles | لقد نسيتى الشروط ، لقد وافقت أن أكمل العيش معك |
Belki de hayatta kalmaya devam etmek için hayatta kalmamışızdır. | Open Subtitles | -ربّما لم ننجُ لكيّ نواصل النجاة |
Yani Flynn'in ilaçları almaya devam etmek için paraya ihtiyacı vardı. | Open Subtitles | إذا (فليين) يحتاج المال ليبقي نفسه في الحبوب. |
Ülkeme hizmet etmeye devam etmek için bir yol önerdi. | Open Subtitles | عرض علي طريقة للإستمرار في خدمة بلادي |
O halime devam etmek için kendime izin vermem yeterliydi. | Open Subtitles | كان عليّ إعطاء نفسي إذنًا للعودة إلى هويتي فحسب. |
Bu muhabbete devam etmek için biraz daha biraya ihtiyacım var. | Open Subtitles | يمكننى اخبارك اننى احتاج المزيد من البيرة لأستكمال هذة المحادثة |