Ama en önemlisi, devasa bir sur duvarı kalıntıları vardı, muhtemelen Priam ve Hector'un Yunanların yaklaşmasını izlediği duvardı. | TED | والأمر المهم أنه يوجد بقايا جدارٍ حصني ضخم ربما يكون هو نفسه الذي شاهد منه بريام وهيكتور قدوم اليونانيين. |
Bu gözlemlere uzay ve zaman açısında devasa bir ölçüde ihtiyacımız olduğundan dolayı daha da çetrefillidir. | TED | بل إن الأمر أكثر تحديا لأننا بحاجة لتلك الملاحظات العلمية بحجم ضخم في الزمان والمكان. |
Uzaya muazzam miktarda gaz ve toz saçarak devasa bir nebula oluşturacak. | Open Subtitles | وستقذف بكميات هائلة من الغاز والغبار الى الفضاء،لتتشكل على هيئة سُدُم عملاقة |
Bildiğimiz bütün galaksilerin merkezinde devasa bir kara delik bulunur. | TED | في مركز كل مجرة نعلم عنها يوجد ثقب أسود عملاق. |
Asla olmamış gibi yapar ve kendimizi devasa bir bonus veririz. | Open Subtitles | نتظاهر بأن ذلك لم يحدث أبداً . ونعطي أنفسنا إكرامية كبيرة |
devasa bir bilgi ağına sahibiz ama neredeyse hiç erişimimiz yoktur. | Open Subtitles | لدينا شبكة ضخمة من المعلومات والتي لم نتمكن من الولوج إليها |
...gittikçe daha güçlenecek, güçlenecek, güçlenecek, ...ve en sonunda öyle bir noktaya gelecekler ki,gezegendeki, yörüngedeki, her bir çoğalıcı hücresi, hepsi büyük devasa bir jöle haline gelecek. | Open Subtitles | لنصل الى نقطة أن كل خلية ريبلكتورز على الكوكب, في مدار, الى أن يتكدسون جميعاً في هذه الفقاعة الكثافية العملاقة. |
devasa bir karbon deposu ve inanilmaz bir biyoçeşitlilik dünyası ancak insanların aslında bilmediği bir gerçek daha var ki Amazon aynı zamanda bir yağmur fabrikası | TED | انها مستودع ضخم للكربون, انها مستودع ر ائع للتنوع البيولوجي, لكن الشيء الذي لا يعرفه الناس انها ايضا مصنع للمطر |
Yani araştırma için para harcanan yer ile en büyük sorunların olduğu yer arasında devasa bir uyumsuzluk var. | TED | لذلك فثمة عدم تطابق ضخم بين مجال إنفاق أموال البحث وبين مكمن المشكلة الكبرى. |
Mükemmel bir açık alan için savaşma fırsatını ilk kez 1980'lerin başında yakaladım. Aşağı Manhattan'da Hudson Nehri kıyısındaki Battery Park City adı verilen devasa bir çöplük arazisinde bir planlama ekibini yönetiyordum. | TED | أول فرصة أتيحت لي للمناضلة لأجل مساحة كبيرة مفتوحة كانت في بداية الثمانيات عندها كنت قائدة فريق من المخططين في مكب ضخم للنفايات يدعى باتري بارك سيتي في مانهاتن السفلى على نهر هدسون. |
Önümüzde beceri geliştirme gibi devasa bir mesele var. | TED | هناك تحد ضخم أمامنا في مجال رفع المهارات. |
Şimdi elinizde 5 milyon yazar var ve 5 milyon davacı devasa bir toplu dava demek. | TED | حسنا لديكم خمس ملايين، هذا يعني، خمس ملايين كاتب وخمس ملايين مدعي هي دعوى قضائية هائلة. |
Düşündüğünüz zaman, aslında devasa bir yatırım fırsatı ve politik değişim ve filantropiyi teşvik edecek bir fırsat. | TED | إذا فكَّرتم في الأمر، إنها بالفعل فرصة هائلة للاستثمار وفرصة لدفع عجلة التغيير في مجال السياسات والأعمال الخيرية. |
Intel süper bilgisayarların çalıştırdığı devasa bir veri merkezine muazzam miktarda bilgi gönderen yüzlerce kamera yerleştirdik. | TED | استخدمنا مئات الكاميرات، التي تبعث كمية هائلة من المعلومات، لمركز ضخم للبيانات يعمل بواسطة أجهزة حاسوب إنتل الخارقة. |
Kafasında ok olan, kabarık tüylü, devasa bir canavar. Karıştırması zor sayılır. | Open Subtitles | إنه حيوان عملاق و زغب لديه سهم على رأسه من الصعب تفويته |
Donmuş durumda ama hala hayatta olan devasa bir ekinoderm. | Open Subtitles | ثمّة عملاق شائك الجلد متجمد و لكن لا يزال حياً |
Bu onun ihtişamlı prodüksiyonuydu. devasa bir sahnede tek bir kişi. | Open Subtitles | كان شيئاً ضخماً مُصطنعاً يتركّز على شخصٍ واحد يعتلى منصّة عملاقة, |
dedim. Şunu söylemeliyim ki bunu reddetmek onun için çok zor olurdu çünkü kendisinin yağlı boyadan devasa bir resminin altında duruyordu. | TED | والذي يجب أن أقول أنه كان من الصعب عليه إنكاره لأنه كان واقفا تحت لوحة زيتية عملاقة مرسومة لشخصه. |
devasa bir oyuncağa sahip olmuş gibiydim. | TED | وكان إمتلاك الكرسي المتحرك مثل إمتلاك لعبة جديدة كبيرة. |
Şahsen ben bu kadar devasa bir görevin üstesinden gelebileceğimden emin değildim. | TED | لم أكن متأكدة من قدرتي على إنجاز.. مهمة ضخمة كهذه |
Yani aslında Güneş 150 milyon km. yarıçaplı devasa bir küre şeklinde enerjisini yaymaktadır. | Open Subtitles | في الواقع ، الشمس تشع الطاقة في جميع أنحاء الكرة العملاقة التي نصف قطرها 150 مليون كم محيطةً نجمنا |
Bu yüzden dağın eteklerine devasa bir duvar ördüler. | Open Subtitles | لذلك بنوا سياجا ضخما حول قاعدة الجبل |
Güzel bir tesisi, devasa bir atriyumu, vale parkı, kendi kendine çalan bir piyanosu, hastalara sürekli eşlik eden danışmanları vardı." | TED | يوجد فيه مرافق جميلة، وفيه مساحات شاسعة وخدمة صف السيارات وبيانو يعزف بنفسه بواب يأخذك إلى كل مكان. |
devasa bir ışık teknenizin üstünde parlar ve sizi gökyüzüne taşır. | Open Subtitles | ثم يسطع ضوء هائل نحو الأسفل على قاربك ويحملك إلى الجنّة |
Burnunda devasa bir sümükle "yapmam" deyişine bir bakın. | Open Subtitles | "انظروا اليها وهي تقول " لن أفعله مع حكة في أنفها |
Zihnim, gerçekliğimden kaçmak için kapanmak ya da fantezilerle doldurabileceğim devasa bir alana ulaşmak için kullanabileceğim bir alet oldu. | TED | عقلي أصبح آداة أستطيع أستخدامها إما للأنغلاق للأنسحاب من واقعي أو ليكبر للفضاء الضخم الذي أستطيع ملئه بالخيال. |