ويكيبيديا

    "dinleyicilerin" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • الجمهور
        
    • من الحضور
        
    Şimdi, üçüncü adım tüm paydaşlarla ortak olmak zorunda olmamızdır ve bu özellikle dinleyicilerin inançsız olanlarıyla ilgilidir. TED الآن، الخطوة الثالثة هي علينا أن نشارك جميع أصحاب المصلحة، وهذا مهم بشكل خاص لغير المتدينين من الجمهور.
    onlar için dinleyicilerin içinde olan bazı yazarları takip ettim ve el yazılı kitaplar topladım. ve CDler tabi, Tracy. TED أجمع كتب التوقيعات، وتلك التي لكم أنتم المؤلفون في معرفة ولع الجمهور بهم والأقراص الصلبة أيضاً، تريسي
    Ben doğu cephesindeydim. dinleyicilerin çoğu gibi. Open Subtitles أنا كنت على الجبهة الشرقية مثل الكثير من الجمهور
    Opera için, dinleyicilerin kalbini çalman lazım, ve sende bir hırsızın gerginliği yoksa çalamazsın. Open Subtitles أن تَغني الأوبرا يَجب بأن تَسرق قَلب الجمهور. و لآ يَمكنك أن تَسرقه إلا كُنت تَمتلك أعصاب السارق.
    dinleyicilerin öbür yarısı tura-yazı-yazı'yı sevmiyor -- kültürel sebeplerden ötürü, bunu sıkıcı buluyorlar -- ve başka bir örüntüyle ilgileniyorlar -- tura-yazı-tura. TED لا يحب الجانب الآخر من الحضور نمط الصورة-كتابة-كتابة.. إنهم يفكرون، لأسباب ثقافية عميقة، هذا ممل.. وهم مهتمون أكثر بكثير بنمط آخر.. صورة-كتابة-صورة.
    Ama ben bu kutuyu dinleyicilerin içine atsam, hiç kimse yakalamaz. Open Subtitles لكنني إن ألقيت بهذه الزجاجة بين الجمهور الآن فلن يمسك أحد بها
    dinleyicilerin şu yarısının bozuk paraları çıkartıp attığını düşünün, ta ki ilk tura-yazı-yazı örüntüsünü görene kadar. TED تخيلوا هذا النصف من الجمهور يخرج كل منهم قطعة نقد، ويرمونها إلى أن يروا النمط صورة-كتابة-كتابة.
    dinleyicilerin kafasını tamamen karıştırdığınız için teşekkürler. Open Subtitles الشكر لكم الجمهور متحير بالكامل
    (Gülüşmeler) HP: (Çince konuşuyor) (Gülüşmeler) YR: Söylememe gerek yok ama, dinleyicilerin arasında Manadarin dili konuşanlardan özür dilemek isterim. TED (ضحك) هيتين باتيل: (متحدثاً بالصينية) (ضحك) يويو راو: يتوجب حتماً أن أعتذر إلى أي متقن للغة الماندرين الصينية بين الجمهور.
    Karşılaştırma yapmanın saymaktan daha temel olmasına bir diğer örnek olarak şu verilebilir: Bütün sandalyelerin kapıldığı ve kimsenin ayakta kalmadığı ağzına kadar dolu bir salonda konuşurken, sandalyelerin de dinleyicilerin de sayısını bilmesem bile, aynı sayıda olduklarını bilirim. TED وكمثال آخر على أهمية المطابقة أكثر من العد إذا كنت أتحدث في قاعة مكتظة بالحشود، حيث أن كل المقاعد محجوزة ولا يوجد أي شخص واقف، أعلم أنه يوجد نفس العدد من المقاعد والناس في الجمهور على الرغم من أنني لا أعرف عدد أي منهما
    Bu felsefede bir sorundur. Ancak bugün için, dinleyicilerin bir zihni olduğunu farz edeceğim ve bu konuyu daha fazla dert etmeyeceğim. TED إذن هذه مشكلة في الفلسفة . لكنّ لأغراض اليوم أنا سأفترض أنّ أناس كثيرة في هذا الجمهور لديها عقل ، و أنّه لا يجب عليّ أن أقلق على هذا .
    (Alkışlar) Massimo Portincaso: Angela, bizimle paylaştıkların çok etkileyici ve neredeyse inanılmaz ama dinleyicilerin de kafasında benimle aynı soru olduğunu sanıyorum, sorum şu: Bu tür dürtüsel tüketim uzun vadede finansal ve çevresel olarak sürdürülebilir mi? TED (تصفيق) ماسيمو بورتينساكو: أنجيلا، ما شاركته معنا اليوم هو حقًا مبهرٌ ومذهل، ولكن أعتقد أن الجمهور لديه نفس السؤال الذي لدي، ألا وهو: هل هذا النوع من الاستهلاك الإندفاعي يعتبر مستدامًا من الناحية الاقتصادية والبيئية على المدى الطويل؟
    Gerçekten çılgın değişiklik işte burada. Artık birbirimizden bihaber yaşamadığımız gerçeğinde. Tüketicilerin artık üretici de oldukları gerçeğinde. dinleyicilerin artık doğrudan birbirleriyle konuşabilecekleri gerçeğinde. Çünkü profesyonellerden çok daha fazla sayıda amatör var. Çünkü bir ağın karmaşıklığı, katılımcıların sayısının karesine eşit. Bu, ağ büyüdüğü zaman gerçekten çok büyüdüğünü gösteriyor. TED هو في الحقيقة لم تعد غير متصلة ببعضها البعض الحقيقة أن المستهلكين السابقين أصبحو الآن منتجين الحقيقة بأن الجمهور يستطيع كل منهم محادثة الآخر ولأن هناك كثير من عدم النضج مقابل الأحترافية وبسبب حجم الشبكة وتعقيد الشبكة هو في الحقيقة مربع عدد المشاركين بمعنى أن الشبكة عندما تنمو كبيرًا فهي تنمو كبيرا جداً جداً مؤخراً وفي أخر عقد
    Bu ne inandıklarıydı, ve bu siyaz beyaza karşı olay değildi. dinleyicilerin yüzde 25'i beyazdı. TED إنه ما آمنوا به، لم يكن عدد البيض مقابل السود: وقد كان 25% من الحضور من البيض.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد