Sonsuz serinin toplamı yalnızca sonlu bir cevap vermekle kalmıyor, o sonlu cevap aynı zamanda sağduyumuzun bize doğru olduğunu söylediği cevap. | TED | ليس فقط أن المتتالية اللامتناهية لها مجموع مقدّر، لكن كذلك أن ذلك الجواب هو نفس ما تقول الفطرة السليمة أنه صحيح. |
Ve çalışanlarına şu söyleniyor, ''Müşteriyle ilgilenirken doğru olduğunu düşündüğünüz şeyi yapın.'' | TED | هم يخبرون موظفيهم: "افعل ما تعتقد أنه صحيح عند تقديم الخدمة للعميل." |
Seni kızdırdığım için üzgünüm Dale, ama bunun doğru olduğunu biliyorsun. | Open Subtitles | أنا آسف إن كان هذا يغضبك يا دايل ولكنك تعرف أنها الحقيقة |
Yaptıklarına dövündüğünün farkındayım lâkin bizi kurtarmak için doğru olduğunu düşündüğün şeyi yaptın. | Open Subtitles | أنا أعرف أنك تمقت أفعالك. ولكنك فعلت ما تعتقد أنه الصواب كي تنقذنا. |
Ekranlar mucizevi; bunu söylemiştim zaten, doğru olduğunu biliyorum. | TED | الشاشات رائعة؛ سبق وأن قلت ذلك، وأشعر أنّه صحيح. |
doğru olduğunu düşündüğün şeyi yaptırana kadar onları yıldırırdın. | Open Subtitles | مستحيل سوف ترعبهم حتى يتخذوا القرار الذي تعرف انه صحيح |
Şimdiye kadar söylediğin onca şeyin doğru olduğunu anlamışsındır herhalde. | Open Subtitles | أعتقد أنه الان أصبح الأمر واضحا كل ما كنت تقوله طوال الوقت كان صحيحا أنا حقا .. |
Bunun doğru olduğunu ikimiz de biliyoruz, sadece duymak istiyorum. | Open Subtitles | هيا نحن نعلم أن هذا صحيح أنا فقط أريد سماعها |
doğru olduğunu düşündüğün şeyleri yaparak babanı memnun etmeye çalışmıyor muydun? | Open Subtitles | تُحاول إرضاء والدك عن طريق فعل ما تعتقد أنه صائب ؟ |
- Annen doğru olduğunu düşündüğün şeye inanmanı istiyor - Bu doğru değil. | Open Subtitles | . أو ، فى حالة الام هذا هو الصواب . هذا ليس صحيحا |
Onlar der ki, biz doğru olduğunu bilene kadar onun hakkında düşünmeyeceğiz. | TED | قالوا، لن نفكر به إلا بعد أن نعلم أنه صحيح. |
Yine bu insanların inanmadığı bir şey, ama gerçekten doğru olduğunu düşünüyorum. | TED | وهذا أيضًا شيء لا يصدقه الناس، لكني أعتقد أنه صحيح تمامًا. |
Fazladan bir vicdana ihtiyacım yok. doğru olduğunu düşündüğüm şeyi yaparım. | Open Subtitles | لا أحتاج لتركيز إضافى سوف أفعل ما أعتقد أنه صحيح |
Bu asilce ama doğru olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | أعتقد انه نبل منك لكني لا أعتقد أنه صحيح. |
Sıfır noktasına giden bir cevabımda var, ama, ıı... uzmanlar bunun doğru olduğunu düşünüyor, ve ben... nitekim, onlar bundan oldukça eminler, ama, ıı... ama sen yanlış olduğunu düşünüyorsun. | Open Subtitles | لقد خرجت بحل كنقطة بداية ، ولكن امم ولكن الخبراء الميدانيين يعتقدون أنه صحيح وانا.. |
- doğru olduğunu varsayarsak kulağa iyi geliyor. | Open Subtitles | كل شيء يبدو رائعا لو إفترضنا أنها الحقيقة |
Anne, baba yapmak istediğim bir şey var. Bundan hoşlanmayacaksınız ama inançlarım bunun doğru olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | يا والديّ ، ثمة شيء لابد أن أفعله لن يروق لكما لكنني أعتقد أنه الصواب |
Fakat kariyerimde geldiğim noktada, doğru olduğunu sandıklarımın üzerine gitmenin sonuçlarını alıyordum. | Open Subtitles | لكنني وصلت إلى مرحلة في سيرتي المهنيّة تحصّلتُ فيها على نتائج تُخالف ما كنت اعتقد أنّه صحيح. |
Nick için doğru olduğunu düşündüğü şeyi, hepimizin düşündüğü şeyi yapıyordu. | Open Subtitles | كانت تحاول أن تفعل ماتعتقده جيداً لنيك ما اعتقدنا جميعاً انه صحيح |
O zaman doğru olduğunu düşündüğün şeyle birlikte yaşayabileceğini düşünmenle ilgili. | Open Subtitles | أنا أعتقد أنه ماذا إعتقدت أنه كان صحيحا وقتها؟ ما الأمر الذى أنت مستعد للعيش معه؟ |
Ve hızın fazileti gereği bunun doğru olduğunu anlamak önemli. | TED | ومن المهم أن ندرك أن هذا صحيح بخصوص تأثير السرعة وحدها. |
Kendi ayakları üzerinde durdu ruhunun doğru olduğunu düşündüğü şeyleri yaptı. | Open Subtitles | ،الوقوف على كلتا قدميك القيام بما تشعرين بداخلك أنه صائب |
Öldürmenin doğru olduğunu düşünmelerini engelleyecek sözleri duymaya ihtiyaçları var. | Open Subtitles | بحاجة لهذه الأفكار الآن لتغير فكرة أن القتل هو الصواب |
Hatalı olduğunuzu keşfetmek neyin doğru olduğunu bulmanın tek yolu. | TED | معرفة أنك على خطأ هي الطريقة الوحيدة لمعرفة ما هو صحيح. |
Bu herkesin dışarıda kamp yapmayla ilgili anısının aslında doğru olduğunu | TED | وتبين أن تجربة كل شخص القصصية عن التخييم كانت صحيحة في الواقع. |
Bunu söyleme. doğru olduğunu biliyorum ama söyleme. | Open Subtitles | لا تقولي هذا أعلم أنه حقيقي لكن لا تقولي |
Insanlar bana bunların sadece mitlerden ibaret olduğunu söylerlerdi, ama kalbim herzaman doğru olduğunu biliyordu. | Open Subtitles | الناس لا يتحدثون سوى عن التراث لكن قلبي يخبرني أنها حقيقة |
doğru olduğunu düşündüğünüz şeyi yapmak zorunda olduğunuz için sizi ayıplamazdı. | Open Subtitles | حسنا، ماكان ليلومكما أبدا.. لو أن لديكما سببا ملحاً لتفعلا ماتعتقدان أنه صواب |
Gerçek bu. Biz gelecekten geliyoruz bunun doğru olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | إنه صحيح , نحن من المستقبل ونعلم بأن هذا هو الواقع |