Medeniyetin temeli kamu güvenine doğrudan bir saldırı. | Open Subtitles | , تركيب الحضارة هجوما مباشر على الأمن العام |
Bu teşkilatımıza ve çalışanlarımıza yapılmış doğrudan bir saldırıdır. | Open Subtitles | هذا هجوم مباشر على وكالتنا و أفرادها |
Sayın yargıç, bu bağımsız yargı sisteminin temeline doğrudan bir saldırıdır. | Open Subtitles | شرفك، وهذا هو هجوم مباشر على أساس وجود سلطة قضائية مستقلة . |
Davranış üzerinde daha doğrudan bir etkisi olması gerekir. | Open Subtitles | سببه أي طفيلي فيروسي أو بكتيري. كان ليكون له تأثير أكثر وقعاً على السلوك. |
Davranış üzerinde daha doğrudan bir etkisi olması gerekir. | Open Subtitles | كان ليكون له تأثير أكثر وقعاً على السلوك. |
Beyaz Saray 'da olanların doğrudan bir ifadesi olarak gücünü Amerikan kamuoyundan almış bu kurumun bir çiftin nasıl oyuncağı haline geldiğini... ve ileride olacakları idrak edemiyorum. | Open Subtitles | كتصريح مباشر من البيت الأبيض إلى شعب أمريكا على قوة زواج أول اثنين مترابطين |
Bu aslında, 15 yıldır HIV alanında olan, dört kıtada çalışmış bir epidemiyologdan doğrudan bir alıntı ve şu an ona bakıyorsunuz. | TED | في الحقيقة هذه العبارة اقتباس مباشر من عالمة أوبئة تعمل في مجال " نقص المناعة المكتسبة " منذ 15 عاما وعملت في أربع قارات وانتم الآن تنظرون إليها |
Bu patrondan doğrudan bir emirdir. | Open Subtitles | هذا أمر مباشر من الزعيم. |
Gelecek için yaptığım anlaşmalar, Roma'nın kalbinden evimize, bir tren gibi gidip gelen doğrudan bir hat. | Open Subtitles | المستقبل يكمن في العلاقات الّتي كوّنتها، إنّها خط مباشر من ديارنا لقلب (روما). |