Onun eskizinin doğruluğunu sorgulamak için bana ait gerçeklere dayanan bir zemin yok. | Open Subtitles | ليس لدي سبب حقيقي للتشكيك في صحة الرسم الذي وافقت عليه |
Evet, bu misyoner iddialarının doğruluğunu bazı mucizeler göstererek ispatlamaya çalışıyormuş. | Open Subtitles | يبدو أن المبعوث يحاول إثبات.. صحة مزاعمه بالقيام بمعجزات |
- Kanal 4'e, şu anda bir açıklama yapmayacağımızı ama haberlerin doğruluğunu kararlılıkla sorguladığımızı söylerim. | Open Subtitles | ليس لدينا تعليق في الوقت الراهن لكن علينا التأكد من صحة الأمر |
Bunun doğruluğunu ispatlamak için çeşitli yollarımız olduğunu biliyorsunuz değil mi? | Open Subtitles | تعلم أن لدينا عدة وسائل للتحقق من ذلك؟ |
Size söylemek istediğim son söz, inandığım ve Mısırlıların doğruluğunu ispatladığı bir şey: "İnsanların gücü iktidardakilerin gücünden çok daha kuvvetlidir." | TED | آخر كلمة أقولها لكم هي مقولة أثبت المصريون صحتها قوة الشعب أقوى بكثير من قوة الذين يحكمون الشعب |
Bütün bunlar bizim ortak deneyimimizin bir parçası, ve bu bizi şaşırtmamalı çünkü, biologlar sonunda, filozofların her zaman doğru olduğunu hayal ettikleri bir şeyin doğruluğunu kanıtladılar. | TED | كل هذه الأمور هي جزء من خبرة معروفة وهذا يجب أن لا يشكل مفاجئة بالنسبة إلينا، لأنه وبعد كل شيء علماء الأحياء أكدوا أنه حقيقة -- الشيء الذي طالما حلم الفلاسفة بأن يكون حقيقة |
Savunma avukatı şimdi görgü tanığının ilk ifadesinin doğruluğunu sorgulayacak. | Open Subtitles | محامي الدفاع يتحدى الآن صحة إفادة الشاهد الأولى، |
İçindeki bütün bilgilerin doğruluğunu kanıtlayacağız. | Open Subtitles | سوف نتأكد من صحة كل دليل . و جميع الحقائق المشمولة فيه |
Öğretim asistanımın bunun doğruluğunu kabul ettiğini sanmıyorum. | Open Subtitles | وأشك في أن مدرسي المساعد قد يشهد على صحة هذا |
Nörolojist Dr. Gina Matheson'la Adli Video Uzmanı Stephen Lake doğruluğunu tartışmak için buradalar. | Open Subtitles | معنا لمناقشة صحة ما رأيناه خبيرة طب الإعصاب الدكتورة جينا ماثيسون وخبير الفيديو الجنائي ستيفن ليك |
Bugün ben salgın hakkında bilmiyor olabileceğiniz şeyleri anlatacağım. Ardından, bildiğinizi sandığınız şeylerden bazılarının doğruluğunu sorgulayacağım. | TED | لذا سأتحدث اليوم عن بعض الأمور التي قد تجهلونها عن الوباء و من ثم سأقوم أيضاً بالطعن في صحة بعض الأمور التي تعتقدون انكم تعرفونها |
Fakat bu deyim gitgide doğruluğunu yitiriyor. | TED | ولكن هذا القول يصبح أقل وأقل صحة. |
Sayın Hâkim, babalık testinin doğruluğunu ve vasilik istiyor çünkü bu şekilde Bay Wilder'ın yaşam desteğini kesip bütün servetine konabilir. | Open Subtitles | حضرة القاضي ... نود أن نشكك في صحة اختبار الأبوة |
Kimse bunun doğruluğunu kanıtlayabilecek bir şey buldu mu? | Open Subtitles | هل وجد أحد شيئاً يثبت صحة هذا؟ |
Bu suçlamalardan herhangi birinin doğruluğunu kanıtlanırsa başkan yetkisini oldukça aşmış olacak ki bu olay kuvvetle muhtemel mahkemeye taşınarak başkanın siyasi... | Open Subtitles | إن ثبتت صحة أي من تلك الادعاءات "فسيكون ذلك سوء استخدام سافر لسلطة العمدة" "والذي غالبًا سيؤدي لدعوات اتهام بالخيانة" |
Onsuz ortalıkta, zamanında safça gerçek olarak kabul ettiğim şeylerin doğruluğunu kanıtlayabilecek en ufak bir kanıt dahi göremiyorum. | Open Subtitles | من دونه، لم يسبق ...لي أن رأيت ...أدنى دليل للتحقق من ما أعتبرته بسذاجتي حقيقة لا شك فيها |
- Ama Bobo bunun doğruluğunu sağlamak için daha fazla para harcayacaktır. - Öyle bile olsa... | Open Subtitles | ولكنّ (بوبو) سيصرف النقود للتحقق - مع ذلك - |
doğruluğunu ve halkı ilgilendirdiğiniz doğruluyoruz. | Open Subtitles | ونحن يجب أن نتحقق من صحتها ومن أنها في الصالح العام ولو كانت كذلك نذيعها |
İnsanlar onun hikâyesini, doğruluğunu teyit etmeden paylaştılar. | TED | شارك الناس قصتها بدون التأكد من صحتها |