Bunun kariyerlerimizin doruk noktası olduğunu savunabilirsin yani, hazineyi bulduk. | Open Subtitles | أقصد، يمكنك أن تجادل في أنّ هذه ذروة حياتنا المهنية. |
Mesela hikayenin doruk noktası çok erken. | Open Subtitles | حسنا ذروة الفلم على سبيل المثال اعتقد بأن الذروة في النص اتت بشكل مبكر |
Festivalin doruk noktası yeniden süslenen 25 metrelik bir bayrak direğinin yani kutsal sunağın tekrar yerine dikilmesidir. | Open Subtitles | ذروة الاحتفال لبس الملابس الجديده للذبح سارية علم ارتفاعها متر 25. |
Burası yürüyüşün doruk noktası... | Open Subtitles | وهنا الأمور في ذروتها كون.. |
Bir belgesel çekmeye karar verdik ve Maggie'nin annesiyle buluşmasından güzel doruk noktası mı olur? | Open Subtitles | أعني، أردنا تقديم فيلم وثائقي... وما هي أفضل ذروتها... من أن (ماغي) تلتقي بأمها؟ |
Bu proje çalışmalarının doruk noktası. | Open Subtitles | هذا المشروع هو ذروة العمل الذي أنجزه في حياته |
Gerçekliğin içinde Jeremy kendini kaybetmişken kovalamanın doruk noktası için, etkileyici bir atlamanın yapılacağı terkedilmiş karavan parkındaydım. | Open Subtitles | بينما كان (جيرمي) هائماً على أرض الواقع، كنت في الموقع لمعاينة ذروة المطاردة، إنه موقف عرباتٍ مهجور، حيث كنت اُعدّ وثبةً مثيرة |
Ama bu ucubeliğin doruk noktası... | Open Subtitles | لكن ذروة هاتهِ البشاعة... |
- doruk noktası. | Open Subtitles | - ذروة |
- doruk noktası. | Open Subtitles | - ذروة |
Zanaatımın doruk noktası. | Open Subtitles | ذروة حرفتيّ... |