Bu harita toplam büyüklük olarak nispeten küçük ve bu yüzden yine de katlanır harita olarak tutabileceğiniz ya da bir otobüs durağında makul ölçüdeki bir reklam alanında gösterebileceğiniz bir şey. | TED | الخريطة بشكل عام صغيرة نسبياً ليمكن حملها كخريطة قابلة للطي أو عرضها بحجم معقول في صندوق عرض في محطة الحافلات |
Rahip Keene ve Natasha otobüs durağında. | TED | هذا هو الأب كين مع نتاشا عند محطة الحافلة. |
dışarıda otobüs durağında bekleyen bir hanım | TED | وكانت هناك إمرأة واقفة بجانب محطة الباص |
Seni takip ettim. Posta kutusuna gidiyordunuz. Sizi otobüs durağında gördüm. | Open Subtitles | لقد تبعتك عندما ذهبتي لصندوق البريد رأيتك في موقف انتظار الحافله |
Beş sene önce, bir otobüs durağında dileniyordu, koruma altına alındı ve şimdi bir yetimhanede, son dört buçuk aydır okula geliyor. | TED | كان يشحت عند موقف الباصات خمس سنوات مضت طرد والان يعيش في ملجأ لقد بدأ بالحضور للمدرسة منذ ٤ أشهر ونصف |
Seni bir otobüs durağında sonsuz uykuya yatıracağımdan mı endişeleniyorsun? | Open Subtitles | أتخشين أنْ أدخلكِ بنوم أبديّ في محطّة الحافلات؟ |
İlk otobüs durağında iniyorsun. | Open Subtitles | إنها تبعد 900 ميل سننزلك عند محطة الحافلات القادمة |
Pulawska otobüs durağında. Ama oraya gittiklerinde çoktan gitmiş. | Open Subtitles | لقد فقد الوعى عند محطة الاتوبيس فى بولسكا ولكنه كان قد رحل عندما وصلوا |
Otobüs durağında mı? Nehirde mi? Ne yani? | Open Subtitles | محطة الحافلات أم النهر هل ألقيت به في النهر ؟ |
Rahul otobüs durağında beni bekliyor olmalıdır. | Open Subtitles | لابد و أن راهول ينتظرنى فى محطة الاتوبيس |
Otobüs durağında yatmasına da öyle. | Open Subtitles | و لن أتركه ينام على بعض المقاعد فى محطة الحافلات |
Birkaç ay önce, işten çıkışta otobüs durağında beklerken yanıma geldi. | Open Subtitles | قبل أشهر جاء إلي في محطة حافلة بعد العمل |
Yani, sanki böyle, ailesi tarafından otobüs durağında bırakılmış gibi görünüyordu. | Open Subtitles | يبدو مثل الطفل الصغير الذي تركه والداه في محطة الحافلات |
Otobüs durağında kocamı karşılayıp bir fahişe gibi davranmam lazım. | Open Subtitles | يجب أن أذهب الآن وأقابل زوجي عند محطة الحافلات وأتظاهر بأنني فتاة شارع |
Hayır. Tır durağında durakladığımızı hatırlıyor musun? Sonrasında park yeri dışında bir şeyleri tekmeliyorduk. | Open Subtitles | كلا, تتذكر عندما كنا واقفين في موقف السيارات |
Yılan beyfendi sabah otobüs durağında bekliyor olacak. | Open Subtitles | حسناً،يجب عليه ان يمشي في الطريق إلى موقف الحافلات في الصباح |
O, arkadaşları ile otobüs durağında duruyordu... | Open Subtitles | كانت واقفة على موقف الحافلة مع صديقتها تنتظر من اجل الذهاب الى نزهة مع الكلية |
Otobüs durağında yine bir fahişeye evlenme teklif etmiş. | Open Subtitles | لقد طلب الزواج من بائعة هوى أُخرى عند موقف الحافلات |
O zaman otobüs durağında beklesek daha iyi olacak. | Open Subtitles | إذاً من الأفضل أن ننتظر عند موقف العربات |
Fırtınalı bir günde araba kullanıyorsun, tamam mı? Otobüs durağında üç kişi var. | Open Subtitles | أنت تقود السيارة بمفردك و تأخذ ثلاثة أشخاص من موقف الباص |
116. sokağın sonundaki metro durağında çalışıyormuş. | Open Subtitles | عمل في قطار أنفاق خارج محطّة شارع 116 |
Tucson'da otobüs durağında bekleme yaparken "Üçüncü bir hayam var" dediydi. | Open Subtitles | اذكر عندما كنا بموقف الحافلات بتوكسون وقال جاري ان لديه 3 خصيان |
Otobüs durağında işini bitirememiş. Onu oraya sıkıştırmış ki böylelikle başladığı işi bitirebilsin. | Open Subtitles | لقد تم اعاقتها بفناء الحافلة، لذا جائت إلي هنا لتُنهي ما قد بدأته. |