Yani ya aklın başında değil ya da bu bilinmeyen bir durum değil. | Open Subtitles | و هذا يعني إما إنك في حالة غير طبيعية أو أنها ليست حالة غير معروفة إذاً.. |
- Bu bir acil durum değil. - Biliyorum, haklısın. | Open Subtitles | هذة ليست حالة طارئة ياكيث - أنا أعلم , صحيح - |
Peki, acını anlıyorum, fakat bu acil bir durum değil, tamam mı? | Open Subtitles | حسنا، أنا أتعاطف مع ألمك لكن الأمر ليس مستعجلا، مفهوم؟ |
Geçmişle alakalı bir durum değil, şu anla alakalı. | Open Subtitles | الأمر ليس منوطًا بالماضي، بل إنّه يتعلّق باللحظة الراهنة. |
O zaman bu alışılmadık bir durum değil. | Open Subtitles | لذلك هذا ليس موقف غير تقليدية؟ |
Kişiye göre değişen bir durum değil bu, gerçek. | Open Subtitles | إنها ليست قضية ذات إتجاهين أنا أوافق إنها حقيقة |
Kalıcı bir durum değil biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | أنها ليست حاله دائمه كما تعلمي؟ |
İyi haber, tabii eğer varsa, hassaslık kalıcı bir durum değil. | TED | والأخبار الجيدة، إن كان هناك أي منها، هو أن الضعف ليس وضع دائم. |
Olağan bir durum değil ve sizin olağan ilginizden fazlası icap ediyor. | Open Subtitles | هذا ليس وضعاً عادياً و يتطلب أكثر من إهتماماتك العادية |
Hayır, ama Tree Hill için bu alışılmadık bir durum değil. | Open Subtitles | "لا ، و لكن هذا أمر ليس بغريب على "ترى هيل |
Bu acil bir durum değil. | Open Subtitles | كما تعلمين، هذه ليست حالة خطرة |
Bu kolay bir durum değil. | Open Subtitles | هذه ليست حالة سهلة |
Çünkü bu tipik bir durum değil. | Open Subtitles | هذا لأنها ليست حالة عادية |
Ediyorumda, özellikle son zamanlarda, ama bu tartışmaya açık bir durum değil. | Open Subtitles | صدقيني, خصوصاً مؤخراً ولكن هذا الأمر ليس مفتوحاً للنقاش |
Bu olağandışı bir durum değil. Güvenlik nedeniyle erken geliyorlar. | Open Subtitles | الأمر ليس جديداً إنه إجراءات أمن |
Bu komik bir durum değil, şampiyon. | Open Subtitles | ،إنه ليس موقف هزلى يا بطل |
Bu komik bir durum değil, şampiyon. | Open Subtitles | ،إنه ليس موقف هزلى يا بطل |
Siyah-beyaz bir durum değil. | Open Subtitles | أنه ليس موقف واضح. |
Bay Branch, bu olağan bir durum değil. | Open Subtitles | ياسيد برانش هذه ليست قضية عادية |
Bu acil durum değil. | Open Subtitles | هذه ليست حاله طارئه |
Bu tıbbi bir durum değil, Josh. | Open Subtitles | وتلقيهم من النافذة. هذا ليس وضع طبى،جوش. |
Bu, tam olarak, basit bir durum değil. | Open Subtitles | هذا ليس وضعاً سهلاً |
İlk tepki olarak inkar etmek beklenmedik bir durum değil. | Open Subtitles | النكران أمر ليس مُستغرباً كردة فعل أوليّة |