Diğer bir deyişle, politik olarak haklı olabiliriz ama duygusal olarak yanlış. | TED | بكلمات أخرى، بإمكاننا أن نكون على حق سياسياً لكن على خطأ عاطفياً. |
Dün gece onun size duygusal olarak bağlandığını açıkça gördü. | Open Subtitles | كان واضحاً جداً إليه ليلة أمس بأنها أصبحت متورطة عاطفياً |
Başını omzuma koydu. Sanırım duygusal olarak etkilendim. | Open Subtitles | وأسند رأسه على كتفي، أعتقد أنّي مجروح عاطفيّاً |
duygusal olarak, kocalarını karılarını,kız ya da erkek arkadaşlarını içlerinde saklı bulunan gizli tuutkuyu paylaşmaya korkan insanlar görüyorum. | Open Subtitles | وعاطفياً , فأنا أراى الكثير من الناس يخافون مشاركة أزواجهم أوزوجاتهم أو صديقاتهم أو أصدقائهم السر الذي يثير شهوتهم |
Oh. RB: Burada da robotu engellemelerini söyledik. Bu kadın ilk defa robotu gerçekten duygusal olarak köşeye sıkıştırdı. | TED | رودني: الآن، هنا طُلب منهم منع الروبوت، والسيدة الأولى هنا تورط الروبوت في وضع عاطفي. |
Onu çoğalıcıları yapabilecek zekada yapmasına rağmen duygusal olarak olgunlaştırmamış. | Open Subtitles | جعلها ذكية بما فية الكفاية لبناء الربلكيتورز وغير ناضجة عاطفيا |
Bu ortalama, sağlıklı görünen ergen bir kız ve hayatındaki duygusal olarak en hassas zamanındaki bu geri bildirimi alıyor. | TED | هذه فتاة مراهقة بمظهر صحي عادي تستلم ردودا كهذه في أكثر الأوقات العاطفية الحساسة من حياتها |
Ona karşı bağlılığın var gibi ama duygusal olarak değil. | Open Subtitles | يبدو أن لك بعض الولاء له لكن لا علاقة عاطفية |
Bunun anlamı, çocuklarımızın ekonomik olarak değersiz ama duygusal olarak paha biçilemez olduğu çağda çocuk yetiştirmektir. | TED | وهذا يعني أن ننشئ أطفالنا في عصر يكونون فيه عديمي القيمة الاقتصادية ولا يقدرون بثمن عاطفيًا. |
duygusal olarak, bana inanmak istiyorsun. Bilimsel olarak, emin olamıyorsun. | Open Subtitles | وجدانياً أنتَ تودّ أنّ تصدقني، علمياً لستَ متأكداً من ذلك. |
Sorunlarınla, duygusal olarak sağlıklı insanların yaptığı gibi yüzleşmediğini düşünüyorum. | Open Subtitles | أنت لا تَتعاملُ مع المشاكلِ الطريق ناسِ صحّيينِ عاطفياً يَعملونَ. |
Eğer duygusal olarak hazır olmasan, sen seks yapar mıydın? | Open Subtitles | أعني، لو لم تكن مستعداً عاطفياً أتود حينها ممارسة الحب؟ |
Bir kaç yıla kadar, duygusal olarak hazır olduğunda tonla seks yapacaksın. | Open Subtitles | خلال بضعة سنوات عندما تكون مستعداً عاطفياً سوف تمارس الكثير من الجنس |
Belli ki içlerinden birini incitmişsin. duygusal olarak tabii ki zira fiziksel olarak nereden bilebilirsin ki? | Open Subtitles | واضح أنّكَ جرحتَ إحداهن عاطفيّاً إذ جسديّاً، مَن عساه يدري؟ |
On beş yaşında bir çocuğun ailesinden ayrı yaşaması, duygusal olarak ona zarar vermez mi sizce? | Open Subtitles | و عيشه بعيداً عن والديه بعمر 15 عاماً ألا تعتقدين أنّه يؤذيه , عاطفيّاً ؟ |
duygusal olarak dengesiz olanlar için sinek kâğıdı gibiyim. | Open Subtitles | -ليس خطأك أنا بمثابة قنّاص ذباب للمضطربات عاطفيّاً |
Hücre cezası aslında insanı zihinsel, fiziksel ve duygusal olarak kırmak için dizayn edilmişti. | TED | قد تم تصميم الحبس الانفرادي في الأصل للتسبب في انهيار الشخص عقلياً، وعاطفياً و بدنياً. |
Bir adamı fiziksel ve duygusal olarak öyle bir baştan çıkar ki sana kendi halkının en sıkı korunan sırlarına erişmene izin versin. | Open Subtitles | لغواية رجل , جسدياً وعاطفياً لذا فقد منحك الأسرار ذات الأهمية القصوى لقومه |
Fiziksel ve duygusal olarak yeniden hissetmeye başlayınca yeniden nüksetmesini önlemek için yeni şeyler denemem gerektiğini fark ettim. | Open Subtitles | و عندما بدأت أشعر مرة أخرى جسدياً وعاطفياً أدركت أنني بحاجة إلى تجربة أشياء جديدة لمنع انتكاس المرض |
Yaşlı bir bunağın bir yere nasıl duygusal olarak bağlı olabileceğini, ve ayrılmak istemeyeceğini anlayabilirim. | Open Subtitles | بالتأكيد أفهم تفكير امرأة تعاني من الشيخوخة ربما لديها ارتباط عاطفي بالمكان ولا ترغب في تركه |
Böylesine zeki, eğlenceli ve duygusal olarak 8 yaşında büyük bir erkekle tanışmak harika. | Open Subtitles | إنه لأمر رائع لذا لمقابلة رجل ذكي ومضحك وله عمر عاطفي ما بعد 8 |
Her şeyi çözdüğünü sanıyorsun ama aslında duygusal olarak rahatsızsın. | Open Subtitles | و تتظاهرين بأنك متماسكة و لكن بالحقيقة أنت مدمرة عاطفيا |
Demek istediğim hem pratikte hem de duygusal olarak. | TED | وأعني سواء من الناحية العملية أو العاطفية. |
Bart'ın toot - tootu duygusal olarak tatmin ettiği açık. | Open Subtitles | من الواضح أن بارت يملأ حاجة عاطفية لدى تو تو |
Aşk öngörülemez, aşk yaratıcıdır, aşk iletişim ve disiplin gerektirir, sinir bozucu ve duygusal olarak talep edicidir. | TED | الحب لا يمكن التنبؤ به، الحب خلّاق، يتطلّب الحب التواصل والانضباط، إنّه محبط ومتطلّب عاطفيًا. |
Ama onlar için hazır değildim. Fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak. | Open Subtitles | لكني كنت غير جاهزة لها، جسدياً، أو عقلياً، أو وجدانياً. |