DNA tarama sonucuna göre oldukça isyankâr ve şiddete eğilimli bir mizacın var. | Open Subtitles | تظهر لي بيانات أحماضك النووية عدوانية النفور من السلطة ومزاجية عرضة للسلوك العنيف |
Performanslarının, ne yaptıklarına dair her detaya odaklandıklarında yavaş ve hata eğilimli olduğunu gösterdik. | TED | وجدنا أن الأداء كان أبطأ وأكثر عرضة للخطأ عندما جذبنا انتباههم لتفاصيل ما كانوا يفعلون. |
Evet. Müvekkilimizin Sosyopat cinayet eğilimli olduğunu söyleyen, Evet. | Open Subtitles | نعم هذا الذي ذكر فيه أن موكلك لديه ميول مرضيه للقتل |
Savcılık hepsinin şiddete eğilimli insanlar olduğunu mu düşünüyor? | Open Subtitles | المدعي العام يفترض ان كلهم لديهم ميول للعنف |
Ki savaşta insanların bu inançla harekete oldukça eğilimli olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | الأمر الذى أعتقد أنه فى الحرب يميل الناس لفعله بسهولة تامة |
İster doğal olarak bir kâşif olun, isterse hâlihazırda bildiğiniz şeyden faydalanmaya eğilimli olun, şunu unutmayın: Güzellik, dengede olmaktadır. | TED | سواء كنت مكتشف بطبيعتك أو تميل لاستثمار ماتملك من معرفة، لا تنسى : الجمال يقبع في التوازن. |
Örneğin risk almayı ele alalım. Gençlerin risk almaya eğilimli olduklarını biliyoruz. | TED | مثلاً، لنأخذ المخاطرة. نعرف بأنّ المراهقين يميلون للمخاطرة، هذا واقع. |
Sosyopat cinayet eğilimli olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | قال إن لديه إستعداد مرضي لإرتكاب جرائم القتل |
Kötü bir adam değil, tüm kaçaklar gibi melankoliye eğilimli. | Open Subtitles | انة لَيسَت بشاب سيئ، مع ذلك مثل كُلّ الهاربون، عرضة للكآبةِ. |
-Bir yerlerde dişçilerin... intihara eğilimli olduklarını okumuştum. | Open Subtitles | قَرأتُ ان كل أطباءِ الأسنان عرضة للإنتحارِ |
Dişçilerin intihar eğilimli olduğunu okumuştum | Open Subtitles | قَرأتُ ان كل أطباءِ الأسنان عرضة للإنتحارِ |
Yakışıklısın, cesursun, kahramansın duygu ustasısın, değişkensin, kötülüğe eğilimli ve hadımsın. | Open Subtitles | أنت وسيم وشجاع و نبيل معاقَ عاطفياً، عصبي عرضة للشرِّ ولا تستطيع الجماع |
- Klişe profesyonel oyuncu, parti çocuğu, narsistik eğilimli egomanyak. | Open Subtitles | لاعب مُحترف، رجل حفلات، تعلمون، شخص مغرور عرضة لنوبات الغضب النرجسي. |
Evimde bolca zaman geçiriyordun çünkü kendini bilinçsiz hale sokmaya eğilimli biriydin. | Open Subtitles | ،نعم، لقد قضيت الكثير من الوقت في منزلي لكن كان ذلك بسبب أنك كنت عرضة لإحالة نفسك دون وعي |
Hayatında şiddete eğilimli birileri ya da anlaşamadığı birileri var mıydı? Hayır. | Open Subtitles | هل كان هناك أي شخص في حياتها مع ميول عنيفة ، ربما شخص كانت لديها خلافات معه؟ |
Evet, Marilyn göz kamaştırıcı ve kalbi kırıktı ama aynı zamanda intihar eğilimli, bir uyuşturucu müptelası milletin doyamadığı bir seks ikonuydu. | Open Subtitles | نعم مارلين كانت فائقة الجمال و مجروحة ولكنها كانت مدمنة مخدرات ايضاً رمزا للجنس ذات ميول انتحارية |
Orada benim dengesiz ve sapkın eğilimli olduğum yazıyor. | Open Subtitles | أنا غير مستقر ذهنيا و فرد يميل لافساد كل شيء |
Sınırlı deneyimlerime dayanarak, bir erkek içkiyi biraz fazla kaçırdığında atıp tutmaya eğilimli olur. | Open Subtitles | من خِبراتي المُتواضعة عندما يأخذ الرجل قِلة من الشراب الكثير فإنه يميل إلى أن يكون مُتباهٍ قليلا |
Sonuç olarak insanlar yayılmaya eğilimli oluyorlar. | TED | وكنتيجة لذلك، يميل الناس إلى الانتشار. |
Sanırım biri çok daha genç biriyle evlendiğinde küçük bir paranoya vakası haline gelmeye eğilimli oluyor. | Open Subtitles | لكني أفترض حينما تتزوج امرأةَ أصغر منك تميل دائماَ إلى الشبهة |
Ama Dr.Morgan bana dini görevleri yapmaya eğilimli olmadığınızı söylemişti! | Open Subtitles | لكن الطبيب مورغان نبهني أنك لا تميل للشعائر الدينية |
Onlar da birbirlerine bağlı ve bizim şüpheliler gibi göçebeler ama genelde şiddete eğilimli değiller. | Open Subtitles | انهم منطوون و مهاجرين كالجناة الذين نلاحقهم لكن عادة لا يميلون للعنف |