Yarım düzine sahte kimlik ve eşleşen kartvizit var burada. | Open Subtitles | لديه نصف دزينة من الهويات المُزيفة مع تطابق لبطاقات العمل |
O frekansı bulabilir, eşleşen titreşimler yaratabilir ve onlar güçlendirebiliriz. | Open Subtitles | يمكننا أن نجدها , ننشئ اهتزازات ونوسعها حتى تطابق الشجرة |
Tüm işlem yaklaşık 60 dakika sürüyor, ama işlem bittiğinde, belirli mikroRNA'larla eşleşen hazneler ne kadar ve ne hızda parladıklarına göre analiz ediliyorlar. | TED | وتستغرق العملية حوالي 60 دقيقة، وفي نهايتها، تطابق الآبار الملونة مع ميكرو رنا محددة وتحلل وفقا لمدى ولسرعة تلونها. |
Şimdi tüm yapmamız gereken, bununla eşleşen cismi bulmak ve cinayet silahını belirlemek. | Open Subtitles | الان كل ما نحتاج للقيام به هو العثور على العنصر الذي يطابق هذا وبعدها يكون لدينا سلاح الجريمة |
Bakın, siz buraya eşleşen bir çuval seti ile geldiyseniz, tamam mı? | Open Subtitles | انظروا، إذا جاء رفاق هنا مع مجموعة مطابقة من كيس، كل الحق، |
- Genellikle eşleşen, bir kişi bile bulmak zordur. | Open Subtitles | حسناً، عادةً من الصعب إيجاد متبرع واحد مطابق. أجل، بالضبط. |
Adli Tıp, eşleşen parmak izine rastlamamış. | Open Subtitles | دائرة الطب الشرعي لم تجد أي بصمات متطابقة |
Bağlı RNA'ların dizilimiyle eşleşen alanlar bulmak için hücredeki bütün DNA'yı tarıyor. | TED | فهو يبحث في الحمض النووي كله في الخلية ليجد مواقع تطابق التسلسلات في الحمض النووي الرايبوزي المندمج. |
Çaresiz dedektiflerin Gail'in çarşafında benim DNA'mla eşleşen sperm bulmalarının büyük bir buluşmuş gibi davranmalarını istemiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أريد محققين بائسين ليمثلوا أنهم أكتشفوا شيئاً إذا تطابق حمضي النووي من السائل المنوي على شرشف غايل |
Parmak izinin bir kısmıyla eşleşen herkesin sonuçlarını aldık. | Open Subtitles | لكنها بصمة جزئية. لذا لدينا نتائج أى شخص بصمته تطابق هذا الجزء |
Balistiğin dediğine göre silahlardan eşleşen yok. | Open Subtitles | محلّلوا العيارات قالو أن الاسلحة لا تطابق شيئا |
eşleşen parmak izini sistemden silenin bağlantısını takip ettim. | Open Subtitles | لقد تعقبت الإتصال للنظام الذي قام بمحو ملف تطابق البصمات |
İki saldırıdaki dijital izleri takip ettik ve bir tane eşleşen bulduk. | Open Subtitles | ولككنا حملنا البصمة الرقمية من كلتا الهجمتان وحصلنا على تطابق واحد |
Adamın dediğine göre plakası eşleşen beyaz bir minibüs kendi benzinliğinde durmuş 15 dakika önce ayrılmış, 100. yoldan kuzeye gidiyormuş. | Open Subtitles | رجل قال أنه رأى شاحنة بيضاء تطابق اللوحة المعدنية توقف للتو لتموين السيارة و غارد من خمسة عشر دقيقة متجهاً تجاه الشمال |
Bu pasaportlardan sistemdekilerle eşleşen bir şey çıkmadı. | Open Subtitles | لا شئ من هذه الجوازات يطابق شيئا ضمن قواعد بياناتنا |
Bıçakta kurbanımız Slocum'unkiyle eşleşen kan örneği bulduk ve patates cipsi kutusunda da 10.000 dolar. | Open Subtitles | وجدنا دم على الشفرة يطابق دم ضحيتنا سلوكم وعشرة الآف في علبة رقائق البطاطس |
Bütün arama sonuçlarını dikkatlice inceledim, eşleşen veri tablolarını bulmak için. | Open Subtitles | منخول الأول عن طريق الزيارات واحدا تلو الآخر , العثور على جداول البيانات مطابقة. |
6'sında birbiriyle eşleşen meni örneği vardı. | Open Subtitles | ـ 6 منهم لديهم عينات سائل منوي مطابقة عليهم |
Başka bir olayda seninkiyle eşleşen bir şahıs geldi. | Open Subtitles | حسنا الرجل مطابق لوصفك لقد اتى لتهمه أخرى |
En kısa sürede eşleşen kök hücre bulmamız gerekiyor. | Open Subtitles | يجب ان نعثر على خلايا جذعية متطابقة في أقرب وقت ممكن |
- Olası kombinasyonları düşünürsen eşleşen bir tanenin tesadüf olma ihtimali anormal düşük. | Open Subtitles | حسناً، مع كل التركيبات المحتملة، فرص المطابقة أن تكون مصادفة إحتمال بعيد. |
FBI'ın veri tabanında böyle olaylarla eşleşen hiç katil yok muymuş? | Open Subtitles | إذن ليس لدى المباحث الفيدراليّة أيّ جرائم قتل في قاعدة بياناتهم يُطابق هذا الأسلوب. |
Bu ameliyatı 19 kişi olmuş. Ama bizdeki izle eşleşen tek bir kişi var. | Open Subtitles | كان هُناك 19 رجلاً في النظام قد أجرى هذه الجراحة، لكن كان هُناك واحد ندوبه تُطابق |
Sayısız veritabanını taradım ama bununla eşleşen bir cinayet aleti bulamadım. | Open Subtitles | لقد راجعت قواعد بيانات كثيرة ولم أجد أي سلاح يتطابق مع هذا |