20 milyon ev eksikliğini tamamlamak için 2,5 metrekarelik 20 milyon tane ev yapamazsınız ve yapıyor olmamanız da gerekir. | TED | ولسد نقص 20 مليون منزل لا يمكنك بناء 20 شقة مساحة كل منها 25 قدم مربع ولا يجب عليك فعل ذلك |
Gwen Pearson ile ceza kulübesinde oturarak sansürün toplumun kendine güven eksikliğini yansıttığını düşünse de. | Open Subtitles | وأنا أتقاسم هذه مع جوين بيرسون التى تعتقد أن الرقابة تعكس نقص ثقة المجتمع فى نفسه |
Ama vitamin eksikliğini ya da ektopik gebeliği açıklamaz. | Open Subtitles | لكن لن تفسّر نقص الفيتامين ولا الحمل الهاجر |
Böylece uygun bir enerji politikasının eksikliğini eleştiren bir kamusal konuşma yapmaya karar verdim. | TED | وبالتالي قررت إلقاء محاضرة عامة منتقدا النقص في السياسات الطاقية الملائمة. |
Peki geriye kim kaldı? Çalışanlar, işbirliğinin eksikliğini kendi aşırı bireysel çabalarıyla, telafi etmek zorunda kalacaklar. | TED | إذاً من بقي؟ الموظفين، المجبرين على تعويض النقص في التعاون من خلال جهودهم الفردية الجبارة. |
Kötü fikirleri bilgi eksikliğini göstermiyor. | Open Subtitles | إن أفكارهم السيئة لا تعبّر عن قلّة الذكاء |
Belki de kendine uygun bir arkadaşın eksikliğini hissediyordur, | Open Subtitles | ربما لانها تفتقر الحكمه في اختيار الصداقة المكافئه |
Babam eskiden sıkılmanın zeka eksikliğini gösterdiğini söylerdi. | Open Subtitles | أبى كان يقول لي أن الملل يدل على نقص الموارد الداخلية |
Babam eskiden sıkılmanın zeka eksikliğini gösterdiğini söylerdi. | Open Subtitles | أبى كان يقول لي أن الملل يدل على نقص الموارد الداخلية |
Fey, adayın ciddiyet eksikliğini bütün politik uzmanlardan çok daha etkin bir şekilde eleştirerek öyle kalıcı bir etki yarattı ki, Amerikan halkı bugün, hâlâ hatırlıyor. | TED | أظهرت فاي بفعالية أكثر من أي خبير سياسي نقص الجدية الكبير للمرشحة، من خلال تقويت الانطباع الذي لا يزال لدى غالبية الرأي العام الأميركي اليوم. |
Aynı zamanda sağlığı konusundaki ilgi eksikliğini de açıklayabilir. | Open Subtitles | و ربما يفسر أيضاً نقص إهتمامه بصحته |
Sunny, iletişim becerilerinin eksikliğini, var olan dört dişinin boyutu ve keskinliğiyle kapatırdı. | Open Subtitles | وعوضت "صاني" عن نقص مهاراتها بالتواصل، بحجم وحدة أسنانها الـ4. |
Charles Bonnet Sendromu sadece önceden görebilen ve sonra görüşünü kaybeden insanlarda görülüyor. Doğuştan kör olanlarda görülmediği için; bilim insanları, beynin hatırlanan görselleri, yeni görsel veri eksikliğini karşılaması için kullandığını düşünüyor. | TED | لأن متلازمة تشارلز بونت تحدث فقط للناس الذين كانت لديهم رؤية طبيعية ومن ثم فقدوا قدرتهم على الرؤية، لا الكفيفين منذ الولادة، يعتقد العلماء أن الدماغ يستخدم صورًا من الذاكرة ليعوض عن نقص مدخلات بصرية جديدة. |
Belki de saygı eksikliğini gösteriyordur. | Open Subtitles | ربما يدل علي نقص في الإحترام. |
Bu da pigmentasyon eksikliğini açıklıyor. | Open Subtitles | وهذا يفسر نقص الصبغة |
Kan testleri, güneşe az maruz kalma nedeniyle D vitamini eksikliğini olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | أظهر تحليل الدم أنه ثمة نقص حاد في الفيتامين (دي) نتيجة نقص التعرض للشمس |
Fiziksel kanıt eksikliğini görmemeleri için jüriyi gaza getirmişsiniz. | Open Subtitles | لقد خدعتِ هيئة المحلفين في حالة جنونية لتغطية النقص في الأدلة المادية |
Belki yaşamak için bu kimyasal eksikliğini gidermeye ihtiyacı vardır. | Open Subtitles | لربّما يحتاج للإعادة ملئ هذا النقص الكيميائي للبقاء. |
Bilim adamları, bu su eksikliğini son iki yıldaki yağış miktarının azlığına bağlıyor. | Open Subtitles | أرجع العلماء هذا إلى النقص في المياه بسبب الحرب في السنتين الماضيتين |
Gözlerinin altındaki şişlikler iki işte birden çalışmaktan dolayı güneş ışığı eksikliğini belirtiyor. | Open Subtitles | الإلتهاب تحت عينيكِ من قلّة ضوء الشمس يحدث بسبب العمل في وظيفتين... |
İlgi eksikliğini beğendim. | Open Subtitles | أنا أحبّ قلّة الاهتمام |
Jenny bir şeyin eksikliğini hissetmiyor ve onu çok güzel büyütüyorsunuz. | Open Subtitles | جينى " لا تفتقر لأى شىء " و انتم يا رفاق تقومون بعمل مذهل معها |
Çünkü gerçek İtalyan tutkusunun eksikliğini çekiyorsun. | Open Subtitles | لأنم تفتقر إلى ذلك الشغف الإيطالي الحقيقي. . |