Ve onların ellerinin arasından kayıp gitmesini izlemen kolay olmayacak. | Open Subtitles | و لن يكون من السهل أن نراهم يقعون في يديك |
Tek farkı bunlarla oynayamıyorsun. Çünkü ellerinin arasında çok çabuk eriyorlar. | Open Subtitles | الا انك لا تستطيع العب بها لانها تذوب بين يديك بسرعه |
Ben, Bayram Han, Babür Hanedanlığı'nın sadık hizmetkârı sana bir kez daha Babür halkının geleceğinin ellerinin arasında olduğunu hatırlatıyorum. | Open Subtitles | أنا بيرم خان الخادم الوفي لحكومة المغول اليوم أذكرك مرة أخرى أن مستقبل المغول في يديك أنت يا جلال الدين |
Anahtarını çıkarırken ve kapıyı açarken ellerinin titreyişini izliyordum. | TED | وأرى يديه وهي ترتعش بينما يقوم بسحب سلسلة مفاتيح ويقوم بفتح باب المبنى التابع لسكنه. |
Düğün gecemizde karımın ellerinin çok soğuk olduğunu fark etmiştim. | Open Subtitles | بالترتيب اذا، في ليلة زواجنا لاحظت ان يديها كانتا باردتين |
Hücrelerden cesetleri ben toplarım ne de olsa sen ellerinin kirlenmesini sevmiyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنا الذي سأقوم بالإهتمام بالسجناء لأنَّكَ لا تود أن تلوث يداك, أليسَ كذلك؟ |
Artık ellerinin nereye değdiğini bildiğime göre, bir daha gitmem. | Open Subtitles | أحتاج لواحد جديد الأن، حيث أني أعرف أين كانت يداه |
ellerinin tütün suyuyla boyanmış olması gerekirdi ama seninkiler bembeyaz. | Open Subtitles | ينبغي أن تكون يديك ملطخةبلونالتبغولكن.. أنت مجرد بريء عفيف .. |
Sen on yaşındayken, ellerinin üstünde onlara doğru yürümenden hoşlanırlar. | Open Subtitles | عندما كنت بعمر العاشرة قد أحببنك و أنت تمشي على يديك |
Senin de ellerinin terlemesine sevindim. Elbette ben de korkuyorum. | Open Subtitles | مسرورة أن يديك عرقانة ، أيضا بالطبع أنا خائف ، أيضا |
Eğer beni atlatırsan, seni ellerinin ve dizlerinin üzerine çömeltip kıçını gelecek 20 yıl için tüm dünyaya ifşa ederim. | Open Subtitles | أيها الوغد وسأضعك على يديك وقدميك ومؤخرتك فى الهواء فى العشرين سنه المقبله |
Belki de ellerinin 10-2 yönünden kaydığını görmüştür. | Open Subtitles | ربما رأى يديك تنزلق لفترة وجيزة من موقع 10 و 02: 00. |
İçmezsen ellerinin titreyeceği konusunda uyarmıştım. | Open Subtitles | لاحظت أن يديك ترتعدان إن لم تشرب الخمور. |
Başımı ellerinin arasına alıp şöyle dedi: "Suzanne, senin sayende olduğum kişiyim. | TED | يضع يديه على وجهي ويقول "سوزان، أنا ما أنا عليه بسببك أنتِ |
Sundurmanın karşısında sendeledi, parmaklıkları yakaladı ama ellerinin arasından kaydı ve düştü. | Open Subtitles | وترنح خلال السقيفة, وامسك بالسور ولكنه انفلت من بين يديه وسقط على الأرض |
O insanlar öldüğünde, çocuğun ellerinin, kurbanların üzerinde olduğunu söyleyen tanıklar var. | Open Subtitles | لدى شهود أن هذا الولد كان يضع يديه على هؤلاء الناس عندما ماتوا |
Bu işi yaparken ellerinin nasıl da titrediğini hatırladı. | TED | وتذكرت كيف أن يديها ترجفان بعد أن تتم عملها |
Parmak eklemlerinde ve ellerinin üzerinde yüzeysel yaralar var. | Open Subtitles | الجروح السطحية لها المفاصل وقمم يديها. أنا سحبت |
ellerinin başının arkasına koy! Ellerini başının arkasına koy! | Open Subtitles | ضع يداك خلف رأسك ضع يداك خلف رأسك, حالاً |
Hastalığı, ellerinin kontrolsüzce titremesine yol açacak kadar ilerlemiş durumda. | Open Subtitles | لقد بلغت شدة مرضه أن يداه يرتجفان لا إرادياً |
Biri atan kalbinizi ellerinin arasında tutuyorsa,.. | Open Subtitles | عندما يقوم شخص ما بوضع قلبك النابض بين أيديهم |
Kamyon şoförlerinin kullandığı tuvalete ellerinin üzerinde oturmuş muydun? | Open Subtitles | هل جربتِ أن تمشي على يديكِ في حمام الرجال؟ |
Cemaati, Rahip Finley'in ellerinin kanadığını söylemiş. | Open Subtitles | قال أبرشيونه القسّ فينلاي كان ينزف من أيديه. |
Zonklayan başı ellerinin arasındaydı. | TED | رأسها، يؤلمها بشدة، كان موضوعًا بين أيديها |
O kadar baskı vardır ki ellerinin her an patlayacağını hissedersin ama merak etme Gray. | Open Subtitles | من الممكن تولد الكثير من الضغوط تٌشِعرك أنك ستنفجر |
Rugby oynarken ellerinin arasını azalt | Open Subtitles | صافحته في ملعب الرجبي |
İlk başta, ...ellerinin uyuştuğunu hissedersin, buna dayanabileceğini sanırsın ama birden dayanılamaz bir hale gelir. | Open Subtitles | في باديء الأمر... تَحسُّ أيديكَ تَتخدّرُ، تَعتقدُ بأنّك يُمْكِنُ أَنْ تُوقفَه... ثمّ فجأة هو لا يطاقُ. |