Babam bu evi altı yıl önce kendi elleriyle yaptı. | Open Subtitles | لقد شيد أبى هذا المنزل بيديه منذ ستة سنوات فقط |
Ancak, baron, atlarımı kendi elleriyle tımar edip, beslemeli ve iyileştirmelidir. | Open Subtitles | لكن البارون اسمح لي أن أطلب بأن يعيد لي خيولي بيديه |
Yani bu, onun öldürmediği tek kız en azından kendi elleriyle. | Open Subtitles | أذن هذه الفتاة الأولى التي لم يقتلها على الأقل ليس بيديه |
Bilge doktorlar ve gelişmiş tıptı ve cerrahlardı, elleriyle ne yapması gerektiğini bilen. | TED | كان حكمة الأطباء والطب المتقدم والجراحين الذين يعرفون ما يجب القيام به بأيديهم. |
Ve şimdi bu kız bunu kendi elleriyle alıyor, ve önümde ufalayıp toz ediyor. | Open Subtitles | والآن، أرى هذه الفتاة تمسك بيديها مستقبلنا الذي ينهار أمامي |
Babam on yıldır hasta ama üç yıl önce hastalığı ciddileşti ve onu evinden çıkarmak zorunda kaldık -- içinde büyüdüğüm ev, kendi elleriyle yaptığı ev. | TED | كان أبي مريضًا لمدة عشر سنوات، ولكن قبل ثلاث سنوات اشتد عليه المرض، وكان علينا نقله من منزله، المنزل الذي ترعرعت فيه، المنزل الذي بناه بيديه. |
Tofu büyük parçalar halinde gelir ve babam onları kendi elleriyle keserdi. | TED | يأتي التوفو في عبوات كبيرة، كان أبي يقطعهم بيديه |
Kimse bir aslanı çıplak elleriyle öldüremez. | Open Subtitles | لا يوجد رجل يستطيع قتل اسد بيديه من رآه وهو يقتله؟ |
Tek ihtiyacı olan, baltası ve silahı ile ormanda hayatını kendi elleriyle kazanması için bir fırsattı. | Open Subtitles | كل ما كان يحتاج إليه هو فأسه و بندقيته و فرصة لكى يستخرج لقمة العيش من الغابات بيديه |
Kardeşi François kontrbasçı. Tüylü uzun elleriyle. | Open Subtitles | أخوه، فرانسوا، عازف الباس بيديه الطويلة المشعرة |
Büyükannesini çıplak elleriyle topraktan çıkarmışa benziyor. | Open Subtitles | و الآن اٍنه يظهر أمامى و كأنه نبش قبر جدته بيديه العاريتين |
Mimarlar, maketlerini doğrudan kendi elleriyle esnetip döndürebilirler. | TED | يمكن للمعماريين أن يقوموا بتمديد أو إدارة النماذج بأيديهم مباشرة. |
Sadece küçük elleriyle ekrana çekiçle vurur gibi vuruyorlar. | TED | إنهم فقط يطرقون بأيديهم الصغيرة على الشاشة. |
İyi ki annem burada değil. Yoksa bunun için çıplak elleriyle, Kurt'a karşı savaşırdı. | Open Subtitles | من الجيد عدم وجود أمي هنا، كانت لتقاتل الذئب بيديها العاريتين لأجل هذا الشئ |
Eskiden küçücük elleriyle parmağımı tutar o kocaman gözleriyle bana bakardı. | Open Subtitles | كان يُمسكَ اصبعي بيده الصغيرة. و ينظر إليّ بهاتين العينين الكبيرتين. |
Karısının katilini kendi elleriyle öldürmeliydi. | Open Subtitles | وكان قاتل زوجته قد هرب من يده ولم يكن لديه خيار آخر |
Ve dedi ki patlama öyle gürültülü ve ışık o kadar yoğunmuş ki o gözlerini korumak için yüzünü elleriyle kapatmak zorunda kalmış. | TED | و قال ان الانفجار كان مدويا و الضوء كان كثيفا جدا، حتى انه كان عليه في الواقع وضع يديه امام وجه لحماية عينيه. |
elleriyle renkleri görebilir. | Open Subtitles | أتعلمين أنه يمكنها أن ترى طيف تلك الألوان من خلال يديها |
Generaller liderlerine ihanet edip onu elleriyle teslim ettikleri için ödüllendirilmeyi bekliyorlardı. | Open Subtitles | توقع الجنرالات جائزة على خيانة زعيمهم و تسليمه . إلى أيدي عدوه |
İnsanlar vardı, birçoğu etrafta toplanmış elleriyle bana uzanmaya çalışıyorlardı. | Open Subtitles | كان هناك أناس، أناس كثيرون تجمّعوا بالمكان، ومدّوا أيديهم إليّ. |
Oh, Tanrı, bizim küçük Max'imizi... büyük ve ağır bir sürahi birayı, o küçük nazik elleriyle taşımasını yasaklamış olmalı, ha? | Open Subtitles | لسحب جرة كبيرة من الشراب بيدها الصغيرة الرقيقة، اليس كذلك؟ |
Yatağa tırmanmıştı ve duvarı elleriyle yırtmaya çalışıyordu. | Open Subtitles | صعدت على السرير وحاولت تمزيق الحيطان بأيديها. |
nasıl bu kadar emin olabilirsin kendi elleriyle yazdığı intihar notunu görmedin mi? | Open Subtitles | كيف تكونى متأكدة هكذا لقد رأيتى الملاحظة التى تقول أنها أنتحرت وهى مكتوبة بخط يدها |
Dört yüz yıl önce robot kurucuların elleriyle meteorlardan inşa edilmiştir. | Open Subtitles | صُنعنا من النيازك يدوياً من قبل مؤسسي الروبوت منذ أكثر من أربعة قرون. |
Diğer dördünü yolladım ve bu da sadece elleriyle bir şeyler yapabildi. | Open Subtitles | حسناً، لقد أرسلت الأربعة الآخرون وكل ما حصل عليه هذا هو باليد. |
Aynı kutsal nesneye farklı ırklar elleriyle dokunamadı. | TED | نفس الشيء المقدس لا يمكن أن يتم لمسه بأيدي أعراق مختلفة. |