Gene York 14. bölgede seçimleri emsalsiz olarak kazanmalı. | Open Subtitles | ان جين يورك سيربح الكرسى 14 للمقاطعه بأصوات غالبيه لم يسبق لها مثيل |
Şimdi emsalsiz zaferlerin olduğu dörtbuçuk yıllık savaştan sonra ülke ,devrimcilerin hançeri ile sırtından bıçaklanarak yenildi. | Open Subtitles | الآن بعد أربعة أعوام و نصف رائعة من الحرب بإنتصارات لم يسبق لها مثيل هو سقط بسبب طعنة في الظهر من خنجر الثوريين |
NBA oyuncularının boyu, vücutlarındaki emsalsiz tek öge değil. | TED | وهذه ليست الوسيلة الوحيدة التي تجعل أجسام لاعبي كرة السلة فريدة. |
Emtiya ihtiyacı, dipteki milyarın olduğu ülkelere, hepsine olmasa da çoğuna emsalsiz para girişi sağlıyor. | TED | إزدهار السلع يقوم بضخ كميات غير مسبوقة من الأموال إلى الكثير من بلدان المليار السفلى، ليس كلها. |
Yüksekten uçan kameraların muhteşem teknolojisiyle emsalsiz etkimizi görebilir, denetleyebilir ve teşhir edebiliriz. | TED | من خلال التكنولوجيا الفائقة لهذه الكاميرات التي تحلق عاليًا، نستطيع أن نرى ونتحكم ونعرض التأثير الفريد الذي لدينا. |
Arabalar kornalarını çalıyordu ve hayatlarındaki emsalsiz anlardan biriydi. | Open Subtitles | أطلقت السيارات أبواقها فهذه لحظة لا مثيل لها بحيواتهم |
Sayı ve kalite olarak, emsalsiz bir ölçekti bu. | TED | حسب كل من الكمية والنوعية لقد كان هذا مستوًى غير مسبوق |
Artık o, emsalsiz biri. | Open Subtitles | لكن في الوقت الراهن, أصبح لا يقارن. |
Adamlarım ve ben emsalsiz meydan okumalara alışığız. | Open Subtitles | أنا ورجالي معتادون على التحديات الفرديه. |
Bay Delikanlı sahne tarihinde emsalsiz bir popülerlik kazanıyor. | Open Subtitles | السيد المراهق حصل على شعبية لم يسبق لها مثيل في تاريخ المسرح |
Bu emsalsiz görüşmeyi gerçekleştirebilmek için tüm yeteneklerime, konsantrasyon gücüme ihtiyacım var. | Open Subtitles | سأحتاج إلى كل مهارتي و قوتي في التركيز من أجل تحقيق هذه المقابلة لم يسبق لها مثيل. |
Apollo 11 Cape Kennedy'den havalandığından beri beş gün geçti, ...bu emsalsiz yolculuk, en önemli noktasına ulaşıyor. | Open Subtitles | مرت خمسة أيام على رحيل "أبولو 11" هذه الرحلة التي لم يسبق لها مثيل تصل الى لحظتها الحاسمة |
Bu dava, suç istatistikleri içinde, emsalsiz bir dava. | Open Subtitles | هذه القضية فريدة فى نوعها فى عالم الجرائم. |
Bu kan, pıhtılaşmayı tamamen engelleyen emsalsiz bir özellik barındırıyor. | Open Subtitles | هذا الدم يحتوي على صفة مميزة فريدة والتي تمنع تجلط الدم تماماً |
Ve sen, yerçekimini ve diğer doğal güçleri kullanmak ve onları kontrol etmek için emsalsiz bir yetenekle dünyaya geldin. | Open Subtitles | وأنتيقدولدتيمعقدرة فريدة لاستخدامالجاذبيةوغيرهامنالقوىالطبيعية للسيطرةعليها |
Manhattan'daki kesintisiz narkotiklerin emsalsiz sesi. | Open Subtitles | كميات غير مسبوقة من المخدرات غير المصقول في مانهاتن. |
Polis emsalsiz bir sivil takip olarak değerlendirdikten sonra... | Open Subtitles | بعد ما وصفتة الشرطة بمطاردة غير مسبوقة بواسطة مدني |
- Ama sabahları testislerim emsalsiz bir biçimde büzülüyorlar. | Open Subtitles | و خصيتاي تقومان بهذا الأمر الفريد |
Faraday, dünyayı ve insanların yaşamlarını değiştirmeye devam ediyordu fakat sonra bu emsalsiz deha, ansızın bir hastalığa yakalanır. | Open Subtitles | لم يتوقف (فاراداي) عن تغيير العالم والطريقة التي يعيش بها الناس وبعد ذلك، هاجم مرض ما عقله الفريد فجأة |
Dayanıklılık, azim ve savaşma içgüdüsü çelik gibi sinirler ve emsalsiz çarpışma gücü. | Open Subtitles | -كالإصرار والتحمل ، وغريزة القتال -غياب العصبية وقوة لا مثيل لها في إحداث الصدمة |
Malt Mill'ın küçük emsalsiz fıçısının keşfi. | Open Subtitles | اكتشاف هذا البرميل الصغير "من مشروب "طاحونة الشعير هو شيء لا مثيل له |
fırsat eşitliği olarak adlandırılan bir ulusta... emsalsiz bir ırkçılık ile yıkılabilir. | Open Subtitles | عندما تتمزق الأمة المعروفة منذ قَرن بالمساواة في الفرص بعنف عرقي غير مسبوق |
Chaplin emsalsiz olduğu için mi? | Open Subtitles | الأن شابلن لا يقارن ؟ |
Adamlarım ve ben emsalsiz meydan okumalara alışığız. | Open Subtitles | أنا ورجالي معتادون على التحديات الفرديه. |