Hem de son zamanların en berbat fırtınalarından biri sırasında. | Open Subtitles | خلال واحدة من أسوأ العواصف الرعدية في الذاكرة الحديثة ؟ |
Tabi ne anlama geldiğini biliyorsan. Hayatımın en berbat seksiydi! | Open Subtitles | إذا كنت تعلمين ما أعنيه أسوأ ممارسة حب في حياتي |
Salgının en kötü döneminde, her günü Ebola virüsü riski altında geçirmek en berbat anılarımdan birisiydi. | TED | والعيش كل يوم مع المخاطرة العالية لنقل مرض فيروس إيبولا خلال أسوأ تفشي المرض كان واحد من أسوأ تجاربي. |
Pazar günü için en berbat şeylerden biri içinizdeki gerginlik. | Open Subtitles | يوم الأحد، التوتر الذي يصيبك هو واحد من أسوء الأمور |
Ve 6 yıl sonra, Amerikalı olmanın en berbat dönemini yaşıyoruz. | Open Subtitles | والان وبعد مرور ستة سنوات نحن فى اسوأ اللحظات فى التاريخ |
- Resimli taslaklardaki gibi, onları hortumlarda, sellerde, yangınlarda perişan olarak en berbat hallerinde göstereceğiz. | Open Subtitles | حسنا مثل القصص المصورة سوف نريهم من هم اسوء |
Ayetullah Humeyni hala yaşıyor ve bugünkü Ahmedinecad gibi İsrail'e karşı en berbat retoriği kullanıyor. | TED | كان آية الله الخميني لا يزال على قيد الحياة، و كما يفعل أحمدي نجاد حاليّا، فهو كان يستعمل أسوأ خطابات ضدّ إسرائيل. |
Muhtemelen hayatımda aldığım en berbat tavsiye. (Gülüşmeler) | TED | ربما أسوأ نصيحة حصلت من أي وقت مضى. ضحك |
Davranışlarını dikkate alındığında, Gilles gördüğüm en berbat karakter. | Open Subtitles | ولكن صلابته مجرّد استعراض, وهذا أسوأ نوع. |
en berbat tiplerin olduğu kötü bir çevreye sokman gerekir. | Open Subtitles | يجب أن تضعه في أجواء محيطة سيئة، مع أسوأ أنواع البشر |
Whitehurst, şüphesiz sen bir asker olarak bu duvarların bile gözünden düşmüş en berbat yaratıksın. | Open Subtitles | وايتهيرست، أنت بلا شك، أسوأ عذر لكي يدنس جندي مثلك هذه الجدران. |
Hayatım boyunca geçirdiğim en berbat uçuştu. | Open Subtitles | تلك كانت أسوأ رحلة طيران حظيت بها في حياتي |
Sahadaysan fakat maçın içinde değilsen... bir insanın sahip olabileceği en berbat vücuda sahipsin demektir. | Open Subtitles | إن كنت داخل أرض الملعب دونما الاشتراك في اللعب، فلا بد أن تكون في أسوأ لياقة على الاطلاق. |
Sizler, hiç kuşkusuz, çalıştığım en berbat Elit Şerifler ekibisiniz. | Open Subtitles | أنتم أسوأ فرقة بوليس فيدرالية عملت معها طيلة حياتي |
Tarihin en berbat sağanağından kaçıp gelmiş 90 kişi yeter. | Open Subtitles | أريد فقط 90 شخص خرجوا لتوهم من أسوء عاصفة مطرية في التاريخ |
Hiçbir şey bilmiyor gibisin. Hayatımın en berbat turu. | Open Subtitles | يبدو وكأنك لا تعرف أي شيء هنا إنها أسوء جولة أخذتها |
Bence dünyadaki en berbat şey. Eminim Ted ondan yemiyordur. | Open Subtitles | اعتقد انها اسوأ شئ فى الدنيا اراهن ان تيد لا يأكلها |
- Bozuk mu? Bu son yedi gün, hayatımın en berbat haftasıydı. | Open Subtitles | الايام السبعة الاخيرة كانت اسوأ اسبوع فى حياتى |
Bu tarihte gerçekleşmiş en berbat 16. doğum günü. | Open Subtitles | هذا اسوء عيد ميلاد في تاريخ اعياد الميلاد اليوم لم يكن من المفترض ان يكون هكذا |
Bu antik dönem gezginleri İpek Yolu'nda batıya ilerlerken yeryüzündeki en berbat yerlerden geçerek hayal edilemeyecek kadar kötü deneyimler yaşıyorlardı. | Open Subtitles | أولئك المسافرين الأوائل توجهم غربا على الطريق الحريري كانت تبدأ بأسوأ رحلة برية خلال اماكن الأكثر فظاعة على الأرض. |
Bu kız, kesinlikle bu gezegende bulunan en aşağılık, en berbat yaratık! | Open Subtitles | هذه البنت بدون أي شك أدنى و أبشع مخلوق مشى على هذا الكوكب |
Bu şu ana kadar yaşadığım en berbat ayrılık süreci oldu. | Open Subtitles | أحس وكأننا نمر بأسوء إنفصال لعيد قد مررنا به من قبل. |
en berbat hataları yapmış olsamda... elimde olsa, yapmamış olsaydım. | Open Subtitles | حتى الرغم من الأخطاء الفظيعة التى ارتكبتها والتى لم أكن لأفعلها لو أتيحت لى الفرصة |
Evet, düşünebileceğin olabilecek en berbat şey bu değil mi? | Open Subtitles | نعم, وهذا هو أفظع شيء يمكنك أن تتخيله أليس كذلك؟ |