Çünkü sadece en derin vadideysen... onun nasıl muhteşem olduğunu hiç bilebilir misin... en yüksek dağda olmak için. | Open Subtitles | لأننا إذا كنا في أعمق أعماق الوادي فقط نستطيع أن ندرك كم من المبهج أن نصبح على قمة الجبل |
Dediklerimi dikkatlice dinle. Onu kurtarmak için en derin günahlarına bakmalısın. | Open Subtitles | أنصت إلى كلماتي,عليك البحث عن أعمق ذنب في داخلك كي تنقذها |
Aslına bakarsanız, en derin ilişkilerimizi fiziksel mekânda paylaşıyoruz. | TED | الحقيقة هي، أننا نتشارك بعضاً من الروابط العميقة في الفضاء المادي. |
JH: Evet, en derin ön yargılarınızdan kurtulma kararı gerçekten zordur. | TED | جون، نعم، من الصعب جدًا أن تقرروا فقط القضاء على التحيزات العميقة. |
Dedem çitlerin dışındaydı, ben de en derin yere gittim. | Open Subtitles | كان جدي يشاهدني من خلف السور، وذهبتُ لأقف في الصف في الجانب الأعمق. |
bir foton dalga olarak da partikül olarak da ortaya çıkabilir, en derin sezgilerimle bunu harmanlayınca insanlar iyi ve kötü olabilir, fikirler de doğru ve yanlış. | TED | يمكنُ أن تبدو وحدة الكم الضوئي كموجة وجزيء تتزامن مع إحساسي العميق بأن البشر خيرون وشريرون، والأفكار صحيحة وخاطئة. |
Geçmişteki görünüşü görmeyi öğreniyorsun, insanların en derin arzularını. | Open Subtitles | المرء يتعلم فهم مظاهر الماضي في أعماق رغبات الآخرين |
Benim en derin ikramiye düşlerim hakkında başka soru yok mu? | Open Subtitles | لا مزيد من الأسئلة حول أعمق أحلامي عند ربح الجائزة الكبرى؟ |
İnsanları anlamak suretiyle, onların en derin düşüncelerine nüfuz edebilirdi... | Open Subtitles | عن طريق فهم طبائع الناس, أمكنه الغور خلال أعمق أفكارهم |
Çıkrıklar kullanılamasın diye kırılmış, yakılmış ve kaledeki en derin zindana atılmış. | Open Subtitles | حُطّمَت المغازل وأُحرقَتْ كيلا تُستعمل أبداً وأُلقيَتْ في أعمق زنزانة في القلعة |
en derin ve karanlık sırlarımızı anlatmayacağız. Ama hakkımı yeme lütfen. | Open Subtitles | أو نتشاطر أعمق وأحلك أسرارنا، لكن ماذا عن قليل من الامتنان؟ |
Kuruldaki adamlar, benden, resmen dizlerimin üstüne çöküp en derin bir şekilde yalvarmamı bekliyorlardı bana hayır demek için. | Open Subtitles | ذلك الرجال يريدون مني أن أخضع وأن أعبر عن أعمق وأظلم توسل فقط لكي يخبروني بأن ذلك لا يتكرر |
onun en derin sezilerinden bir tanesi dilin düşünmemizi ve fikirlerimizi şekillendirmede oynadığı rolün önemiydi. | TED | ومن إحدى دلائل نفاذ بصيرته العميقة انتباهه للدور الذى تلعبه اللغة فى تشكيل الأفكار والآراء. |
en derin dostluklar, genellikle şans eseri gerçekleşen buluşmalardan doğarmış. | Open Subtitles | الصداقة العميقة دائماً تأتي عن طريق فرصة للقاء |
Ve suyun en derin olduğu noktada dibe dalıp dalları çamura saplarlar. | Open Subtitles | هنا وحيث المياه العميقة يغوصون للأسفل ويدفعون كلّ فرع بقوة إلى الطين فى القاع |
Evrenin en derin kanunlarıyla başa çıkabilecek beyin yapısına, nöron bağlantılarına sahip olduğumuzu iddia edebilir miyiz? | Open Subtitles | كيف نعلم أننا جاهزين لفهم القوانين الأعمق للكون؟ |
En geniş dereden en derin çukura. | Open Subtitles | من الشق الأرضى الأكثر إتساعا، إلى الأخدود الأعمق. |
en derin acın, benim sebep olduğum fiziki yara değildi. | Open Subtitles | ألمك العميق لم يكن الإصابة الجسدية التي سببتها لك |
Kendimiz gibi olmanın en derin köklerimizin bizim kendi İrlandalı değerlerimizin nesi kötü böyle? | Open Subtitles | ما العيب بأن نكون صادقين مع أنفسنا ؟ في أعماق قلوبنا و إلى قيم و مبادئ الإيرلندي الحقيقي |
en derin sırlarımızı paylaşacak cesareti bulabilir miyiz? | Open Subtitles | هل يمكننا التحلّي بالشجاعة للبوح بأعمق أسرارنا؟ |
En yüksek dağ zirvelerindeyken de en derin okyanus çukurlarında olduğu kadar rahattır. | Open Subtitles | إنهُ في موطنه سواء أكان على قمة أطول جبل أو اعمق أخاديد البحر. |
! Çünkü hayatın kumaşını yırtıp atmak Yahudilerin en derin güdüsüdür. | Open Subtitles | لأن من الأعماق تندفع الروح يهودية |
Resmi onlara göstererek en derin duygularını ifade ediyor. | Open Subtitles | بعرض الصورة عليهن، يكشف عن نواياه الدفينة |
İnsanlık şartlarının en derin olanı. | Open Subtitles | إنَّهُ أعمقُ ما يكونُ في حالة الإنسان |
en derin ve dönüştürücü türden bir eğitim oldu. | TED | كان تعليماً من النوع الأكثر عمقاً و تحويلاً. |