Ama köpeklerden biri en temel sürü kuralını unutmuş görünüyor birlikte kalmak. | Open Subtitles | لكن ثمّة كلب يبدو أنه نسي قاعدة الجماعة الأساسية التقارب من بعضهم |
Size en temel dogmayı hatırlatmak isterim, her insan suçu ispatlanana kadar suçsuzdur. | Open Subtitles | اسمحوا لي أن أذكركم بأن مبدأ القانونية الأساسية هو البراءة حتى تثبت إدانته. |
Feynman'ın bilimsel tarzı bir sorunun çözümünde her zaman en basit, en temel cevaı aramaktı. | TED | اسلوب فينمان العلمي .. كان قد عبر اكثر عما اقصد كان دوما يبحث عن الحلول البسيطة الأساسية لأي مسألة رياضية تواجهه |
Öğrendiğim en temel şeyin ise şu olduğunu düşünüyorum: Eğer yapabileceğini düşünüyorsan, yapacaksın. | TED | الشيء الأساسي الذي تعلمته أنني إذا فكرت، وأنت إذا فكرت، فأنت تستطيع، وستفعلها. |
ve topluma inanılmaz ölçüde yararlı olacağını düşünüyorum -- en temel teknolojiler gibi. | TED | و سيضمن منافع عظيمة للمجتمع تماماً كتكنولوجيا أساسية. |
Medeniyetin en temel eylemlerinden bir tanesi insanların yeterince gıdaya sahip olduğundan emin olmaktır. | TED | إحدى أهم عناصر التمدن هو ضمان أن الناس بامكانهم الحصول على الغذاء الكافي. |
Sayın Başkan, yakıtımız olmazsa, en temel savunma manevraları bile-- | Open Subtitles | .. سيدتي الرئيسة , بدون وقود حتي لاجل المناورات الاساسية |
Esasen, burada hesaplamanın en temel yapı taşı olan dijital mantık kapısı parçalara yerleştirilmektedir. | TED | تقوم أساسا بتضمين لبنة البناء الأساسية في الحوسبة، البوابة المنطقية الرقمية، مباشرة في الأجزاء. |
Az önce sizi karşılaştırmak için evrendeki, en temel güçler hariç tutulursa, hemen hemen her şey hakkında düşünmeye davet ettim. | TED | لأني أدعوك مثلاً للتفكير، عكس ذلك، فكر بأي شيء آخر في العالم، ربما بشيء بعيد عن قوى الطبيعة الأساسية. |
Ve bizim sağlık hizmeti adına en temel isteklerimizi idrak etme inancı, yeteneği ve etkisiyle ayrılıyorlar. | TED | ويغادرون مع القناعة، والقدرة والكفاءة في تحقيق احتياجاتنا الأساسية و تطلعاتنا للرعاية الصحية. |
Wall Street'in en temel işleyiş mantığı neredeyse küresel kapitalizmi yerle bir ediyordu. | TED | طريقة العمل الأساسية في وول ستريت أسقطت تقريباً الرأسمالية العالمية. |
Deliğe bakın, dünyada milyonlarca hatta milyarlarca insanın hâlâ en temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını görebilirsiniz. | TED | انظروا إلى تلك الهُوَّة وإلى ملايين بل مليارات البشر حول العالم غير القادرين على الوصول لاحتياجاتهم الأساسية. |
Bizlerin en temel hakları ve bizler derken sadece Amerikalıları değil tüm insanları kastediyorum. Bu partizanca bir mesele değil. | TED | حرياتنا الأساسية وعندما أقول ذلك لست أقصد الأمريكان أعني كل الناس حول العالم هو ليس أمرًا حزبيًا. |
en temel fizyolojik işlevler insan haklarımızın bir parçası olmalı. | TED | الوظائف الفيزيائية الأساسية يجب أن تصبح ضمن حقوق الإنسان |
İnsan varoluşunun en temel ilkelerinden birini sahip olduğumuz bilinç oluşturur. | TED | الوعي واحد من الحقائق الأساسية للوجود الإنساني. |
Beyni büyük veri problemine dönüştürmede karşılaştığımız en temel engellerden biri beynimizin milyarlarca hücreden oluşması. | TED | والعقبة الأساسية التي نواجهها في محاولة تحويل الدماغ إلى قضية بيانات ضخمة هي أن أدمغتنا تتكون وتنشأ من بلايين الخلايا. |
en temel çözüm şifreleme kullanmak. Fikir gayet basit. | TED | يعتبر استخدام التشفير الحل الأساسي. حيث أن فكرته بسيطة للغاية. |
Hepimiz biliyoruz ki perde, müziğin oluşumundaki en temel ilkedir. | TED | أقصد، معظمنا يعرف أن النغمة هي لبنة أساسية للموسيقى. |
Doğanın en temel güçlerinden birisini kontrol edebilmeyi öğrenmek çocukluk dönemine ait en önemli andır. | TED | تعلم السيطرة على إحدى أهم القوى في الطبيعة يمثل لحظة تاريخية حاسمة في شخصية الطفل |
Kendini koruma, insan aklındaki en temel içgüdüdür. | Open Subtitles | الحفاظ على الذات هي الغريزة الاساسية في النفس البشرية |
Her evliliğin en temel, en gerekli iletişim şekli sekstir. | Open Subtitles | إنّ أبسط وأكثر شكل ضروري للتواصل لأي زواج هو الجنس. |
Çünkü en temel şeyleri bile geçemeyen veletler burada uzun süre dayanamazlar. | Open Subtitles | لإن المجندين الذين لا يستطيعون إجتياز الأساسيات لا ينجو لفترة طويلة هنا |