Ve eğer, kendini, benim gözlerimden görebilseydin, endişe edecek hiç bir şey olmadığını bilirdin. | Open Subtitles | وإن كنتِ تستطيعين رؤية نفسكِ من خلال عيناي، ستعرفين أنه لا داعي للقلق |
Çok para kazanacağını ve endişe edecek bir şey olmadığını söyledi. | Open Subtitles | قالت انها ستجني الكثير من المال ولا داعي للقلق |
- Mr Kennicut, endişe edecek bir şey yok. Eksiksiz bir temiz raporu. | Open Subtitles | ولا داعي للقلق سيد " كانيكيد " إنها فاتورة الصحة السليمة |
Dünyanın haline bakınca, sence endişe edecek daha önemli şeyler yok mu? | Open Subtitles | نظرا لحالة العالم ، ألا تعتقدين أن هناك أمورا هامة أكثر بالنسبة لنا لنقلق بشأنها ؟ |
Dünyanın haline bakınca, sence endişe edecek daha önemli şeyler yok mu? | Open Subtitles | نظرا لحالة العالم ، ألا تعتقدين أن هناك أمورا هامة أكثر بالنسبة لنا لنقلق بشأنها ؟ |
Tek sıra hâlinde çıkın, eminim endişe edecek bir şey yoktur. Bunun için özür dilerim. | Open Subtitles | أخرجوا, أنا متأكد أنه لا شيء مهم لنقلق بشأنه, أن اعتذر لهذا |
Yaptıklarımızı iyi bir sebepten ötürü yaptığımız sürece endişe edecek bir şeyimiz yok demektir. | Open Subtitles | عندما نفعل ما نفعله لأسباب جيدة... حينها ليس لدينا شيئاً لنقلق حياله |
endişe edecek bir şey yok demek aptalca olur. | TED | ومن الغباء القول أنه لايوجد شيء يدعو للقلق. |
Sen eve dön kızım. endişe edecek bir şey yok. | Open Subtitles | إذهبى إلى المنزل,لا يوجد شىء تقلقى حياله. |
Ona Gopal diyebilirsiniz. O olduğu sürece endişe edecek bir şey yoktur. | Open Subtitles | ""ناده بغوبال طالما أنه موجود , لا داعي للقلق "" |
Ona Gopal diyebilirsiniz. O olduğu sürece endişe edecek bir şey yoktur. | Open Subtitles | ""ناده بغوبال طالما أنه موجود , لا داعي للقلق "" |
Ona Gopal diyebilirsiniz. O olduğu sürece endişe edecek bir şey yoktur. | Open Subtitles | ""ناده بغوبال طالما أنه موجود , لا داعي للقلق "" |
Ona Gopal diyebilirsiniz. O olduğu sürece endişe edecek bir şey yoktur. | Open Subtitles | ""ناده بغوبال طالما أنه موجود , لا داعي للقلق "" |
endişe edecek bir durum yok. | Open Subtitles | ــ لا داعي للقلق |
Eğer gitmezsek geride endişe edecek bir dünya kalmayacak. | Open Subtitles | إذا لن نغادر , لن يكون هناك أرض لنقلق بشأنها |
Evet, kesinlikle endişe edecek bir şey yok. | Open Subtitles | أجل، لا شيء لنقلق بشأنه بالتأكيد |
Lois, söz; her şey yoluna girecek. endişe edecek bir şey yok. | Open Subtitles | أعدكِ أن كل الأمور على ما يرام، لا شيء يدعو للقلق |
Sen eve dön kızım. endişe edecek bir şey yok. | Open Subtitles | إذهبى إلى المنزل,لا يوجد شىء تقلقى حياله. |