| Enver Sedat size, bağışlayın benim değil onun sözleri "Deli İmam" diye hitap edermiş. | Open Subtitles | أنور السادات, المصري يصفك أيها الإمام إعذرني, هذه كلماته وليست كلماتي معتوه |
| Enver Çavuş siperde yaralandı. Kurşun sağ elini bileğine kadar parçalamış. | Open Subtitles | العريف أنور أصيب بذراعه اليمنى و مزقت الرصاصة رسغه |
| Enver yarın başlayacak olan bir grev çağrısı yaptı. | Open Subtitles | أنور دعا إلى إضراب كان سيبدأ غداً |
| - Evet, aynen öyle. - Enver geçen ay şartlı tahliye olmuş. | Open Subtitles | أجل، واحزري ماذا أيضاً، أُخرج (أنفير) بإطلاق سراح مشروط في الشهر الماضي. |
| - Logan ve Enver arasında sorun var mıydı? | Open Subtitles | -هل وقعت أيّ مُشكلة بين (لوغان) و(أنفير)؟ |
| Enver Sedat eski Mısır başkanı Enver Sedat'ın ismini verdim. | Open Subtitles | (أنور السادات) على اسم (أنور السادات) الرئيس الرسمي لمصر |
| Radikal imam Enver El-Avlaki artık Usame Bin Ladin'in kendisi kadar tehlikeli olabilir. | Open Subtitles | رجل الدين (أنور العولقي) قد يكون الآن خطيرًا كـ(أسامة بن لادن) ذاته. |
| Enver El-Avlaki artık Yemen dağlarında saklanmakta olan, aranan birisiydi. | Open Subtitles | (أنور العولقي) أصبح الآن مطلوبًا، يختبيء بمكان ما في جبال اليمن. |
| El-Majalah hadisesinden sonra Enver'in adı tüm haberlerde çıktı ve İHA'lar Şabva şehri üstünde uçmaya başladı. | Open Subtitles | بعد حادثة "المعجلة"، اسم (أنور) تصدّر الأخبار، بدأت الطائرات بدون طيار في التحليق فوق "شبوة" لذا أصبح (أنور) قلقًا، |
| - Evet. Enver 11 Eylül'den önce kasetleri ve vaizleri sebebiyle tüm Dünyada İngilizce konuşulan toplumlarda popüler olmuştu. | Open Subtitles | (أنور) أصبح مشهورًا قبل الـ11\9 بسبب خُطَبِه وأشرطته، تعلم، |
| Ve bu çoğu Amerikalının "Enver El-Avlaki bir teröristtir" demesi için yeterliydi. | Open Subtitles | وبالنسبة لكثير من الأمريكيين، كان كافيًا ليقولوا أن (أنور العولقي) إرهابي. |
| Enver'in babası Amerikan yasaları altında adalet istiyor olabilir ama Amerikan İHA'ları çoktan uçuşlara başlamıştı bile. | Open Subtitles | والد (أنور) ربما كان يطالب بالعدالة تحت القانون الأمريكي، لكن الطائرات بدون طيار الأمريكية كانت بالفعل في الأجواء. |
| Eğer, eğer stratejik anlamda çok tehlikelilerse Yemen'deki Enver El - Avlaki gibi o zaman geleceğinde kesinlikle bir füze vardır. | Open Subtitles | إن كانوا خطرين من الناحية الاستراتيجية، كـ(أنور العولقي) من اليمن، بالتأكيد ضع صاروخًا في مستقبله. |
| Enver EL-Avlaki ölmüştü Başkanın bizzat onayladığı bir İHA saldırısında öldürülmüştü. | Open Subtitles | (أنور العولقي) ميت، قُتل في هجوم بطائرة من غير طيار بإذن من الرئيس ذاته. |
| Enver El-Avlaki'nin 16 yaşındaki oğlu Abdülrahman'ı öldürmüşlerdi. | Open Subtitles | قتلوا ابن (أنور العولقي) ذو الـ16 عامًا، (عبدالرحمن). |
| Özür dilerim. Enver biraz baş belasıdır. | Open Subtitles | أعتذر لكما أنور) صانع للمشكلات نوعاً ما) |
| Logan, Enver'in hapse girmesine yardım etti, Enver de yapacağı son şey bile olsa ondan intikam alacağına yemin etti. | Open Subtitles | ساعد (لوغان) على إرسال (أنفير) للسجن، وأقسم أنّه سينتقم منه لو كان آخر ما سيفعله. |
| Enver Kotta, silahlı soygun, saldırı ve uyuşturucu bulundurmaktan hüküm giymiş. | Open Subtitles | (أنفير كوتا)، إدانات للسطو المُسلّح، والإعتداء، والحيازة. |
| Enver 5 yıl ceza alırken, Logan'ın annesi 7 yıl cezaya çarptırılmış. | Open Subtitles | والدة (لوغان) انتهى بها المطاف بقضاء فترة سجن لسبع سنواتٍ بينما (أنفير) خمس سنواتٍ. |
| - Tahmin edeyim, Enver anlaşmaya yanaşıp, kadını yakmış. | Open Subtitles | دعني أحزر، عقد (أنفير) صفقة، وألقى الملامة عليها؟ |
| Enver, Logan'a aramaların geldiği kulübün devamlı müşterisiymiş. | Open Subtitles | إتّضح أنّ (أنفير) كان زبوناً مُنتظماً في ذلك النادي الإجتماعي الذي وردت منه الإتصالات. |