Eskiden olduğu gibi ağlamıyorlar, eskiden olduğu gibi kavga etmiyorlar. | TED | إنهم لا يبكون كالسابق، و لا يتشاجرون كما كانوا يفعلون. |
Hayır, benimle alay etmiyorlar. Sadece yeni olduğum için şaka yapıyorlar. | Open Subtitles | لا ، إنهم لا يسخرون مني بل يتعبوني لأنني الصبي الجديد |
Muhtemelen de, dış dünyayla irtibata müsaade etmiyorlar, nasıl olurlar bilirsin. | Open Subtitles | ربما انهم لا يسمحون بالاتصال مع باقي العالم تعلم كيف هم |
Üstelik, bavulu olanları kabul etmiyorlar. | Open Subtitles | بالاضافة الى أنهم لا يقبلون أى شخص بأمتعة |
Yaşamlarında ne kadar büyük bir önemleri olduğunu fark etmiyorlar. | Open Subtitles | هم لا يدركون ذلك كمهندس صيانة، أنت تلعب جزء مهم |
Benim adamlarımla aynı sahada olmayı hak etmiyorlar. | Open Subtitles | إنّهم لا يستحقون أن يكونوا على نفس البساط مع لاعبيّ |
Ama her şeyi bildiklerini belli etmiyorlar. | Open Subtitles | ولكنهم لا يُظهرون بأنهم يعرفون كل شيء |
topraklarını kaybettiklerini çocuklarının aç olduklarını besin kaynaklarının çalındıklarını görüyorlar ama pes etmiyorlar. | Open Subtitles | لإرتفاع كل صباح للمواجهة مفقودون من أرضهم لرؤية الأطفال جوعى حياتهم تجهز مسروقة وهم لا يستسلمون |
Güzelliğini görmüyorlar ama, insanlar bulutların kendisini bile fark etmiyorlar, Araya girerek güneşi engelleyene kadar. | TED | إنهم لا ينتبهون إلى جمالها ، ولا يمكنهم حتى ملاحظة السُحب إلا إذا اعترضت طريق الشمس |
Bu tip bir ortamda? Bunu hak etmiyorlar. | TED | ماذا، في مثل هذا الجو؟ إنهم لا يستحقونها. |
Ve insanları neyin mutlu ettiğini sadece tahmin etmiyorlar, Latin Amerika gibi yerlere gidip orada mutluluğun aile yaşantısıyla ilişkili olduğunu görüyorlar. | TED | إنهم لا يقومون فقط بتخمين ما يجعل الناس سعداء، بل يذهبون لأماكن مثل أمريكا اللاتينية، ويدركون أن السعادة هناك متعلقة بالحياة الأسرية. |
İnsanların çoğu masa başında çalışıyor, hareket etmiyorlar. | Open Subtitles | معظم الناس ليس لديهم سوى مهنة واحدة يؤدونها جالسين. إنهم لا يمارسون تمرينات رياضية كافية |
Sadece sağlıklı ciğerlerini takdir etmiyorlar o kadar. Değil mi? | Open Subtitles | إنهم لا يقدّرون الرئتين الصحّيتين هذا ما بالأمر |
Biberleri hiç zamanında teslim etmiyorlar. | Open Subtitles | انهم لا يوصلوا الفلفل في الوقت المحدد ابدا |
Çünkü yeni kanunları yüzünden hiçbir suçluyu ülkelerine iade etmiyorlar. | Open Subtitles | بسبب قوانين تسليم المجرمين لديهم انهم لا يقوموا بتسليم اية أحد |
Bu adamın sadece yaşadığını inkar etmiyorlar. | Open Subtitles | انهم لا ينكرون حساة الرجل فقط. |
Saat 13.00'a kadar seni kontrol bile etmiyorlar. | Open Subtitles | أنهم لا يسمحون بالحجز قبل الساعة 1 ظهراً |
O.S. : Duymamazlıktan geldiğim kulak çınlamamdan daha çok rahatsız etmiyorlar. | TED | حسناً هم لا يضايقوني اكثر من طنين أذني والذي اتجاهله. |
Ödeme bekleyen ortaklarım var, ve bu adamlar bu iki yüzlü, bu para takıntılı aşağılık herifler inan bana, mazaret kabul etmiyorlar. | Open Subtitles | لدي شركاء يحتاجون لأجورهم وهؤلاء الرجال.. هذا النفاق الهوس المالي الأعمى ثق بي، إنّهم لا يقبلون بالأعذار |
Ama hissederek dans etmiyorlar. Ölü gibiler. | Open Subtitles | ولكنهم لا يشعرون بذلك يبدوا بأنهم ضجروا |
Bunu hak etmiyorlar. | Open Subtitles | وهم لا يستحقونه |
Ne çocuklar, ne de taraftarlar bunu hak etmiyorlar. | Open Subtitles | للقدرات الرائعة التدريبية لجرانت تايلور .اٌنظر, الاولاد لايستحقون ذلك .المشجعين لا يستحقون ذلك |
Sana etmiyorlar. | Open Subtitles | إنهم لا يفعلون ذلك إنهم يطلقون النار على الفريق الآخر |
Tanrı biliyor o ikisi talihlerini hak etmiyorlar. | Open Subtitles | يعلم الله أنهما لا يستحقان مايحدث لهما, هذين الاثنين |