Bu genellikle bir etnik köken ile, bir ırk ile yahut bir mezhep ile bir güç savaşı şeklinde uygulanıyor. | TED | عادة تكون على علاقة بالعرق أو السلالة أو الطائفية، أو تكون صراع قوة. |
Her kişi kile dokundukça, onu kendi eşsiz algılamasına uyacak şekilde biçimlendirir. Bu da birçok değişkene bağlı gerçekleşir. Bilgi düzeyi ya da geçmiş deneyimler, yaş, ırk, cinsiyet, etnik köken, din ya da aile geçmişi gibi. | TED | في كل مرة يلمس أحد الأطراف قطعة الطين يقوم بتشكيلها لتتناسب مع المفاهيم الشخصية الفريدة الخاصة به استنادا لأي عدد من المتغيرات، مثل المعرفة أو الخبرة السابقة، أو السن أو السلالة أو الجنس، أو العرق، أو الدين، أو الخلفية العائلية. |
Amiri ona altı cinsiyet, sekiz ırk ve 100 üzerinde etnik köken gösterdi. | TED | أعطت لها ستة أنواع، ثمانية أصول وأكثر من 100 عرق. |
(Gülüşmeler) Saf bir etnik köken veya ulusal kültür yoktur, bugün sahip olduğumuz etik seçimler ise ırkçı sağ ya da dindar sağ görüşlerinden birini seçmeye zorlanmaktan çok daha fazlasıdır, bunlar karamsar kültür görüşleridir. | TED | (ضحك) لا يوجد هناك أي عرق أو ثقافة وطنيّة نقيّة والخيارات الأخلاقية التي نملكها اليوم هي أوسع بكثير من الإجبار على الاختيار بين رؤى الحق العنصري والحق الديني، والرؤى الكئيبة للثقافة. |