etrafındaki havanın kaldırmasıyla yükselmesidir, aynı bir martının kayalıklarda yükselmesi gibi. | TED | الفكرة أنها ترتفع فوق أجسامكم ، مثلما يحلق النسر حول الجرف. |
Ve bu da, esasında Richard'ın söylediği derin şey: Bir şeyi anlamak için, küçük parçalarını anlamak lazım. etrafındaki her şeyden azıcık anlamak lazım. | TED | ولذا، فأنه شئ عميق أن تحدث ريتشارد حول: لفهم أي شئ، يتوجب عليك فهم قليل من القطع. شئ قليل عن كل شئ يحيط به. |
Arabadaki R.E.M. 'den Fransa'nın güneyinde gece vakti bir masanın etrafındaki The National'a. | TED | ومن آر.إي.إم في مركبة إلى مواطن جالساً حول طاولة ذات ليلة جنوبي فرنسا |
Kendini özgür bırak ve etrafındaki herşeyi gör. Kolay değildir. | Open Subtitles | أطلقي عنانك لمشاهدة كل ما هو حولك هذا ليس سهلاً |
Sen inanılmaz derecede hassas bir adamsın... etrafındaki herkese neşe saçıyorsun. | Open Subtitles | أنت رجل حساس للغاية يلهم مشاعر السعدة إلى كل من حوله |
etrafındaki küçük yazılar bazı gerçekleri açıklıyor. | TED | وكل من الاجزاء الصغيره حولها تشرح حقيقه ما. |
Turla büyükelçiliklerin etrafındaki kontrollü yerleri gezerken iletişimin gücünü ve önemini tartıştık. | TED | زارت الجولات الموجهة المناطق المحظورة المحيطة بالسفارات، وناقشنا إمكانيات الاتصال والنقاط الرئيسية. |
Kalp cerrahları, vücudun başka bir yerinden bir damar ya da arter alarak, tıkanıklık etrafındaki kan akışını yeniden dengeleyebilir. | TED | باستخدام قطعة من وريد أو شريان من جزء آخر من الجسم، يمكن للجرّاحين أن يعيدوا توصيل تدفق الدم حول الانسداد. |
Bu adamın etrafındaki insanların ölmesi seni rahatsız etmiyor mu? | Open Subtitles | هل يزعجِك وجود كل هؤلاء الأموات حول هذا الرجل ؟ |
Klara'nın etrafındaki çocukların okul sonrası evlerine dağılmak yerine hep birlikte köyün çıkışına doğru gitmeleri bana hep garip geliyordu. | Open Subtitles | بدا لي غريباً أن الأولاد من حول كلارا بدلاً من أن يذهبوا لبيوتهم بعد المدرسة كانوا يذهبون معاً لطرف القرية |
Bu, dişinin, avının etrafındaki her noktayı onu baştan çıkartmak için gezdiği ve erkeğin kendini saldırgan sanmasını sağlayan bir teknikti. | Open Subtitles | فهو أسلوب حيث تقوم الأنثى بالمشى فى دوائر مشددة حول الفريسه لتغرييه للهجوم وبهذا سوف يعتقد أنه هو المهاجم وليس هى |
Operanın etrafındaki patlayıcıların hâlâ aktif olduğunu hatırlatmama gerek var mı? | Open Subtitles | أحتاج أن أذكركم ان المتفجرات حول دار الأوبرا لا تزال تعمل |
Üst deride etmoid kemiklerin etrafındaki morarmalar ve gözünün üzerindeki pıhtılaşmış yaralar. | Open Subtitles | و تلون تحت البشرة حول العظام المدارية وتخثر حول الجرح فوق العين |
Biliyor musun, böyle sırıttığın zaman gözlerinin etrafındaki kırışıklıklar ortaya çıkıyor. | Open Subtitles | تعرفين عندما تتكلمين هكذا انه في الحقيقة يظهر الخطوط حول عينيك |
Ama yanığın etrafındaki alan var ya? O yakıyor işte. | Open Subtitles | ولكن المنطقة التي تقع حول الحرق هي ما تؤلم بشدة. |
Baktığın her yer, etrafındaki her şey yepyeni bir dünya. | Open Subtitles | كما ترين كل مكان تنظرين إليه.. إنه عالم جديد حولك |
Ancak, sola dönerek Doktor'la hiç karşılaşmamış oldun. etrafındaki tüm hayat değişti. | Open Subtitles | لكن باستدارتكِ يمينا، لم تقابلي الدكتور أبدا و تغير العالم بأكمله حولك |
Vücudunda yayıldığını, etrafındaki her şeyi sakinleştirip yalnız huzur kalana dek arındırdığını düşün. | Open Subtitles | تتدفق خلالك، تهدئك تغسل كل شيء حولك حتى يكون الهدوء هو المتبقي الوحيد |
Belki de etrafındaki insanlar, ona, ihtiyacı olan sevgi ve desteği sağlayamıyordur. | Open Subtitles | ربما كان الناس من حوله لا يوفّرون له الحب والدعم الذي يحتاجه |
Sadece kendine zarar vermek istemedi, etrafındaki herkesi de üzmek istedi. | Open Subtitles | لم يكن يريد آذية نفسه فقط أراد أن يؤذي من حوله |
Neyse ki etrafındaki boşluğa etkilerini gözlemleyebiliyoruz. | TED | لحسن الحظ، نحن قادرون على رؤية تأثيرها على الفضاء حولها. |
Işığın çoğunu engelliyor, böylece etrafındaki soluk koronayı görebiliyoruz. | TED | فيحجب أغلب أشعتها وعندها نستطيع رؤية الهالة المحيطة بها. |
- Avcı kimliğin ortaya çıkarsa... senin etrafındaki herkesi ve özellikle kendini tehlikeye atmış olursun. | Open Subtitles | .. إن عرف أحد أنكِ المُبيدة فسوف يضعكِ هذا ومن حولكِ في المخاطر |
Kilise malının etrafındaki arazi ve binaları satın aldılar, ve yıktılar. | Open Subtitles | فقد إشتروا الأرض والمبانى التى تحيط بملكية الكنيسة و هدموها كلها... |
Ben, kızların yaşamlarının başlangıcından itibaren etrafındaki insanlar tarafından sevildikleri ve büyütüldükleri zaman neleri başarabileceklerinin bir örneğiyim. | TED | أنا مثال على ماهية الشئ الممكن عندما البنات من بواكير حياتهن يحاطوا بالمحبة ويترعرعوا في عناية من هم حولهم. |
Parmaklar, Süveyş Kanalı ve Güney Afrika burnu etrafındaki hayati gemi rotalarını geziyordu. | Open Subtitles | تتبعت الأصابع المسارات الحيوية للنقل البحري: عبر قناة السويس وحول القرن الأفريقي جنوباً |
Hasar, etrafındaki herkese yayılmanın yolunu bulur. | Open Subtitles | الضرر له طريقته في الانتشار لكلّ مَن حولكَ |
Sınırın etrafındaki yollarda askerler kol geziyor. | Open Subtitles | الأسلحة تصل من على الطرق القريبة من الحدود |
Ama etrafındaki bu adamların, senin zayıflığından kazanacağı çok şey var. | Open Subtitles | لكن اولئك الذين يحيطون به سيكسبون لو أنك سقطت |
Hala merak ediyorum acaba Sol'ün etrafındaki tüm bireyler aşılanmış olsaydı ne olurdu. | TED | ولازلت أتسائل ما الذي كان يمكن أن يحدث إذا كان كل الأشخاص المحيطين بسول تم تطعيمهم. |