etraflarındaki buz dünyası eridiğinde bazı kutup hayvanları büyük zorluklarla karşılaşacak. | Open Subtitles | ستواجه بعض حيوانات القطب تحديات عظيمة عندما يتبدد العالم الجليدي حولهم |
Birlikte kendi topraklarının kıyısında şehirlerine gidiyor ve etraflarındaki ormanın keyfini sürüyorlar. | Open Subtitles | سوياً، على حُدود أراضيهم يغسلون آثار المدينة .ويستمتعون بالغابة من حولهم .. |
Ve bu projeler, etraflarındaki dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için. | TED | وهذه المشاريع لجعل العالم من حولهم مكانا أفضل. |
En harikası da etraflarındaki elektronikleri anlamaya başlıyorlar, okulda bu olmuyor. | TED | أجمل شيء هو كيف بدؤوا في فهم الإلكترونيات حولهم كل يوم والذي لا يتعلمونه في المدارس. |
Arabalarımızın, etraflarındaki her şeyi inanılmaz bir şekilde görmelerine ve sürüşle ilgili tüm kararları vermelerine olanak sağlayan sensörleri var. | TED | سيارات تحوي مجسات تمكنها بصورة سحرية ان ترى كل شيء من حولها وتتخذ القرارات في كل منحى من مناحي القيادة |
Fakat dahası, etraflarındaki dünyadan, kendi çevrelerinden ve insanlardan inanılmaz derecede soyutlanmışlardı. | TED | ولكن الأهم من كل ذلك, أنهم كانوا منعزلين جدا عن العالم حولهم, عن بيئتهم المحيطة وعن الناس. |
Hastaların kendini çok iyi hissettikleri ama etraflarındaki insanların çektiği bir hastalık gibidir. | TED | إنها كالمرض حيث يشعر المرضى أنهم أصحاء، لكن الناس حولهم يعانون. |
Bu da gezegendeki herhangi bir yerde yaşayabilirler demek oluyor ve etraflarındaki ne olursa olsun yiyebilirler. | TED | هذا يعني أنه لديهم القدرة على العيش في أي مكان على هذه الكوكب، ويمكنهم أكل أي نوع من الغذاء حولهم. |
Bir de, hayaletler etraflarındaki bölgeyi birkaç derece soğutmak için, ışık ve ısı enerjisini emerler. | Open Subtitles | أيضاً، الأشباح عموماً تمتصّْ الضوء وطاقةً الحرارة جَعْل المنطقةِ حولهم مبردة بضعة درجاتِ |
etraflarındaki dünyayı nasıl göreceklerine karar verme yöntemleri. | Open Subtitles | إنه حول كيفية إختيارهم لرؤُية العالم حولهم |
etraflarındaki ve içlerindeki buzlar erir. | Open Subtitles | بدء الثلج يذوب من حولهم وبعد ذلك من داخل أجسامهم |
Buradaki insanlar etraflarındaki doğa ve hayvanlarla uyum içinde yaşadıkları tarihi bir geleneğe sahipler. | Open Subtitles | للناس تقاليد عريقة والتعايش بسلام مع المخلوقات والطبيعة من حولهم |
Ve etraflarındaki renklerle denge kurarak, etraflarında sağlıklı, renkli bir parlamayla, dolu bir hayat yaşadılar. | Open Subtitles | و أن يكونوا في خضم توازن من الألوان المحيطة بهم بألوان مفيدة تشع من حولهم تعني أنهم سيعيشون حياة واعدة |
Evet, daha önce hiç öyle bir şey görmemiştim ve gizlenme özellikleri sanki etraflarındaki ışığı bükebiliyorlarmış gibi gözüküyordu. | Open Subtitles | نعم, لم أرى شيئاً مثل ذلك وقدرتهم على التخفي كانت وكأنه يمكنهم حني الضوء حولهم |
Diğer tarafta bile hala evlerinden çok uzaktalar ve etraflarındaki buzullar kırılmaya devam ediyor. | Open Subtitles | عِندالجانبالآخر، ما زالوا بعيدين من البيت وهم على الثلج الذي يتكسر مِن حولهم. |
Onlara söylenenden şüphe duydular ve etraflarındaki güzelliği göremediler. | Open Subtitles | لقد شكّوا فيما قيل لهم لذا فلم يروا الجمال من حولهم |
Kötü çocukluk geçirmiş kişilerin etraflarındaki yetişkinlerin duygusal durumuna uyum sağlayabilmeleri az görülen bir şey değildir. | Open Subtitles | و مِن غير المدهش كيف يتحوّل الأطفال في العائلات سيّئة التعامل، إلى التناغم الكبير مع الحالة العاطفيّة للراشدين حولهم. |
Ama bir an için, etraflarındaki bütün bu yemekle küçük bir ilgileri olduğu anlaşılıyor. | Open Subtitles | ولكن، فيالوقتالحالي، يبدو ان لديهم القليل من الاهتمام في جميع هذا الغذاء الذي حولهم. |
etraflarındaki dünyaya tepki verebilmelidirler. Hatta, sonrası için plan kurabilmelidirler. | Open Subtitles | يحتاجون الى القدرة على التفاعل مع العالم حولهم, وربما يخططون للمستقبل ايضا |
Bir gün gelecek ellerini etraflarındaki dünyayı değiştirmek için kullanacaklar. | Open Subtitles | وتصنع الأدوات في يوم ما لتغير بها العالم من حولها |