Eğer Tess fırtınaya doğru gitmiş olsaydı tam orada olurdu, Tink! | Open Subtitles | و لكنها ستكونُ هناكَ تماماً لو أنها أبحرَت في قلب العاصفة |
fırtınaya yaklaşmamız için daha büyük bir şeye ihtiyacımız var. | Open Subtitles | نحن ستعمل الحاجة شيء أكبر للحصول على قرب تلك العاصفة. |
Eğer fırtınaya girersen iki insan yerine üç insan ölecek. | Open Subtitles | إن دخلت إلى العاصفة ثلاثة أشخاص سيموتون بدلاً من إثنين |
1992’de banyo oyuncakları taşıyan bir kargo gemisi fırtınaya yakalandı. | TED | في عام 1992، علقت سفينة شحن تحمل ألعابًا في عاصفة. |
Denize açıldıktan sonra fırtınaya ihtiyacımız yok. O'nu kendim batıracağım. | Open Subtitles | عندما السفينة خارجًا على المحيط، سأغرقها بنفسي، بدون مساعدة عاصفة. |
Baron, şu küçük zina tohumunu fırtınaya atıver. | Open Subtitles | أيها البارون، أعطي هذا المقيت الصغير للعاصفة |
Neyse, kopacak fırtınaya kadar daha üç ayım vardı. | Open Subtitles | علـى أي حال ، أمامـي مُهلة ثلاثة أشهر قبل أن أضطر لمواجهة تلك العاصفة |
fırtınaya yakalanmakta yanlış bir şey görmedim. | Open Subtitles | لم أرى شىء غلط بمحاصرتنا من جانب العاصفة |
fırtınaya yakalanmanın ötesinde bir şey mi vardı? | Open Subtitles | وانت أدركت فجأة بأنه كان هناك شيئاً أكثر من مجرد المحاصرة من جانب العاصفة ؟ |
fırtınaya yakalandığımızda sürekli bu satırları düşündüm. | Open Subtitles | حينما عَلـِقنا في العاصفة فكرتُ في هذه الأبيات مراراً وتكراراً |
fırtınaya hazır genç bir ulus doğuyor. | Open Subtitles | تقوم أمة يافعة بالاستعداد لملاقاة العاصفة |
Giles ile Ayres fırtınaya yakalandı ve kıyı, yüzmek için çok uzaktı. | Open Subtitles | طبعا, من الواضح ان جيلز و ايرز قد اوقعتهما العاصفة بعيدا عن الشاطئ ولم يتمكنا من السباحة اليه |
fırtınaya yaklaşıyoruz. Daha fazla bu rotada kalamam. | Open Subtitles | نحن نقترب من العاصفة بسرعة لن أستطيع أن أحافظ على هذا المسار أكثر |
Alt tarafa inseniz iyi olur. Orada fırtınaya yakalanacaksınız. | Open Subtitles | يا لك من محلي الصنع، يا سيد إن العاصفة هناك |
Bilime göre, küçük bir kelebeğin kanat çırpışı, bir fırtınaya neden olur. | Open Subtitles | وفقـاً للعلم عندما ترفرف أجنحة الفراشة فأن هذا يدل على وجود عاصفة |
fırtınaya uçacağım, bunu makineye takacağım ve sonsuza dek kapatacağım. | Open Subtitles | سأحلق باتجاه عاصفة الطعام تلك وأصلها بالآلة و أوقفها للأبد |
Sonra güçlü bir fırtına çıkmasını bekleyeceğim dümeni fırtınaya doğru çevireceğim ve sonra duracağız | Open Subtitles | وسأنتظر عاصفة قوية وسأفلت القيادة. ثم سنتوقف |
Korkunç bir fırtınaya yakalandık ve çöle çakıldık. | Open Subtitles | حلقنا فى مواجهة حلقنا فى مواجهة عاصفة فظيعة و سقطنا فى الصحراء |
fırtınaya hazırlanmak için birçok gücü saptırmak zorunda kaldık. | Open Subtitles | اضطررنا لتحويل طاقة كبيرة للاستعداد للعاصفة |
Suyu bir saman gibi fışkırtır yükseklere, kuyruğunu fırtınaya tutulmuş bir püskül gibi sallar. | Open Subtitles | ونصف قطره ضخم كضخامة أحزام القمح وذيله يدور كالمروحة الهائلة على شكل شراع كبير بعاصفة |
Babam içerde kalın, fırtınaya açıkta yakalanan ölür dedi. | Open Subtitles | عندما تحدثت مع والدي قال انه يجب ان نبقى بالداخل العاصفه سوف تقتل كل من يخرج |
Evin 100,000 dolara sigortalanmış olsa ve fırtınaya kapılıp gitse yalnızca evi kapmış olur. | Open Subtitles | لو كان منزلك مؤمناً عليه ب10000 دولار و حمله إعصار فيكون الإعصار قد حمل منزلاً واحداً، |
Böyle bir patlamanın yaratacağı şok dalgası o kadar büyük olacak ki Dünya'nın manyetik alanını parçalayacak ve jeomanyetik bir fırtınaya sebep olacak. | Open Subtitles | موجة الأهتزاز من نوعية سي إم إي و هي قويه جداً لتحطيم الحقل المغناطيسي مما يؤدي إلى عاصفه جيومغناطيسيه |
Bak! Daha fırtınaya dayanıklı camları bile takmamış! | Open Subtitles | انظري , إنه حتى لم يحضر لكِ نوافذ خاصة للعواصف بعد |