Her zaman yaptığın gibi kulağıma beni sevdiğini fısıldayıp, öperek beni uyandırmadın. | Open Subtitles | لما لم تهمس في اذني وتقبلني لكي استيقظ كما تفعل دائماً |
Buzlu rüzgâr memelerime fısıldayıp onları meşe palamudu gibi sertleştirdi. | Open Subtitles | الرياح الجليدية تهمس فوق حلماتي تجعلهما صلبة مثل الجوز |
"Kulağına tatlı tatlı fısıldayıp seni öpüyor mu? | Open Subtitles | هل السيدة تهمس بأشياء جميلة في أذنيك و تقبّلك ؟ |
Okulda çoğu zaman ben fotograf çekerken kız arkadaşının kulağına birşey fısıldayıp bana döner ve "dur" derdi | TED | في كثير من الأحيان في المدرسة، أكون ألتقط صورا، و تهمس هي في أذن صديقتها، ثم تنظر لي و تقول : "توقف." |
Kulağınıza bir şeyler fısıldayıp dikkatinizi dağıtırlar. | Open Subtitles | هي ملهيات صغيرة تهمس في أذنك. |