fakat bu durumda, çözümü bulmamıza rağmen sorunun büyük kısmı yerinde duruyor. | TED | لكن في هذه الحالة نحن قضينا عليها ، ولكن جزءا كبيرا من المشكلة لا تزال موجودة. |
fakat bu durumda, TOR proteinine bağlanan ve ... ... hareketlerini kısıtlayan, ... ... rapamycin adında bir ilaç zaten var. | TED | لكن في هذه الحالة هُناك دواء يُسمى "راباميسين" والمرتبط ببروتين "تور" وينشط فعاليته |
fakat bu durumda, Görünen o ki bu resmi açıklamaya iki kelime yeterli... "Aman Tanrım". | Open Subtitles | لكن في هذه الحالة ، يبدو أن هناك كلمتين فقط كافية لوصف هذه الصورة " يا إلهـي " |
fakat bu durumda, varış noktası olmayan bir sürücüsüz araba değildir. | TED | ولكن في هذه الحالة أنها ليست سيارة ذاتية القيادة بدون أي هدف. |
fakat bu durumda, bu tekniği bozamayacağız. | Open Subtitles | ولكن,في هذه الحالة,يجب أن نخترق هذه التقنية |
Happy'nin buharlaştırma vakum makinesi suyu en az önceki kadar tarumar ediyor fakat bu durumda tarumar etmek cidden iyi bir şey. | Open Subtitles | آله (هابي) لإمتصاص البخار تمتص كثيرا من الهواء عن ذي قبل و لكن في هذه الحالة الإمتصاص شيئ جيد حقا |
fakat bu durumda, bir istisna yapmaya hazırım. | Open Subtitles | ولكن في هذه الحالة أنا مستعد أن أقوم باستثناء |
Bebeklerimle bunu iki dakikada bulabilirdim, fakat bu durumda, ellerimle yapmam gerekecek, ellerimle! | Open Subtitles | أجهزتي يمكنها التعرف على هذا الشئ في دقيقتين (ولكن في هذه الحالة ، سأضطر إلى العمل بيدي ، (غيبز بيدى |