Sadece fakirlikten kurtulmasını sağlamamış, ayrıca dış dünyayla irtibat kurmasına vesile olmuştur. | Open Subtitles | ليس فقط عمل يخرجه من الفقر لكنه أيضاً نقله ليتصل بالعالم الخارجي |
Sistemimiz sadece ırktan dolayı kutuplaşmış değil, aynı zamanda fakirlikten dolayı da kutuplaşmış. | TED | فنظامنا لا يتشكل فقط بتلك الطريقة المشوهه للأعراق فقط ، بل أيضاً بحسب الفقر. |
Fakat Afrika'nın mineral zenginliği, insanlarının fakirlikten... ...kurtarılması için kullanılmıyor. | TED | ولكن الثروة المعدنية من إفريقيا لا تستخدم لانتشال الناس من الفقر. |
Dolayısıyla insanları kırsal fakirlikten çıkarıp sanayileşme ve zenginlik yoluna sevk edecek olan tekstil işlerini alacaklar. | TED | سوف يحصلون على وظائف القماش فذلك سوف يأخذهم من براثن الفقر ويضعهم على طريق الثروة والصناعة |
Canavarı yenmek, fakirlikten zenginliğe, serüven, yolculuk ve eve dönüş, komedi, trajedi, yeniden doğuş. | TED | يوجد الوحش، والفقر إلى الثراء، والبحث، والرحلة والعودة، والهزل، المأساة، والولادة من جديد. |
Tabii ki, hâlâ çok yüksek bir rakam ama bu aynı zamanda her yıl 8 milyon çocuğun fakirlikten dolayı ölmek zorunda olmadığı anlamına geliyor. | TED | إنه كبير جدًا بالطبع، لكنه يعني أنه كل سنة، هناك ثمانية ملايين طفل لن يموتوا بسبب الفقر. |
Yıllar boyunca öğrendiğimiz bir şey de, Griselda ve ailesinin onu ve ailesini fakirlikten kurtarabilmek için yapabileceği belki de en güçlü şey onun okula gitmesini sağlamak. | TED | و إحدي الأشياء التي تعلمناها على مر السنين أنه لربما أفضل شيء ممكن أن تقوم به غريسيلدا وعائلتها ليزيحوا الفقر عنهم هو أن يحرصوا على إرسالها للمدرسة. |
Bunlar, dünyanın her yerinde üretimi üç katına çıkaran ve insanları fakirlikten kurtaran kanıtlanmış uygulamalar. | TED | تلك الأدوات والممارسات ضاعفت الانتاجية ثلاث مرات في معظم مناطق العالم، واخرجت الكثير من الفقر. |
Hizmetimizi ulaştırdığımız her yerde, çiftçiler bu araçları fakirlikten kurtulmak için kullanıyor. | TED | حيثما نوفر خدماتنا، يقوم المزارعون بإستخدامها ليخرجوا من حيز الفقر. |
fakirlikten, tekil bir tecrübeymiş gibi bahsediyoruz ve fakir insanlardan da, onlar yalnızca birer kurbanmış gibi bahsediyoruz. | TED | نتحدثُ عن الفقر وكأنه تجربة متجانسة بشأن الفقراء وكأنهم مجرد ضحايا. |
İnsani yardım dünyası için bu veri insanları fakirlikten nasıl kurtarabileceğinizle ilgili bilgi sağlar. | TED | للعالم الإنساني، هذا يزوّد بالمعلومات عن كيفية إخراج الناس من براثن الفقر. |
Birlikte, yerli halkla beraber çalışarak karmaşık sosyal sorunlar ağını çözmeye ve Kamboçyalı ailelerin fakirlikten kurtulmasına uğraşıyoruz. | TED | معا، نعمل داخل المجتمعات لفك شبكة معقدة من القضايا الاجتماعية ولمساعدة العوائل الكومبودية في النجاة من الفقر. |
Nasıl büyüdüğünü görebiliyor musunuz? Yüz milyonlarca ve milyarlarca insanın fakirlikten çıkmasını? | TED | هل ترون كيف نما؟ وكيف أن مئات الملايين ومليارات من البشر يتخلصون من الفقر في آسيا |
Ve üçüncü dünyadaki, gelişmekte olan dünyada, milyarlarca kişiyi fakirlikten çıkarmaya çalışırken enerjiyi daha da hızlı kullanıyoruz. | TED | وبينما نحاول إنتشال مليارات الناس من الفقر في العالم الثالث، في الدول النامية، نحن نستخدم الطاقة أسرع وأسرع. |
fakirlikten kurtulmalarının tek yolu bu girişim ruhunu canladırmak. | TED | والطريقة الوحيدة للخروج من الفقر .. هي تعليم العصامية الاقتصادية |
Bu ev sana kalacak ve kardeşlerini fakirlikten kurtaracaksın. | Open Subtitles | وتنستعيشين في هذا المنزل وتنقذى اخوتك من الفقر |
fakirlikten zenginliğe kavuştum ve neden herkez benim gibi değil diye düşündüm. | Open Subtitles | لقد إنتقلت من الفقر إلي الغنى لماذا ليس الجميع مثلي |
Ailem onları fakirlikten kurtaracağımı ümit ediyordu. | Open Subtitles | أخبرني والداي أن هذا سيقضي على حالة الفقر التي نعيشها |
Alışılmadık derecede yakışıklı bir adam, yalnız dizüstünde kendisini fakirlikten kurtarıp kendi evine çıkaracak olan bu yazın gözde filmini yazıyordu. | Open Subtitles | شخص وسيم بشكل غير تقليدي, يعمل على الكمبيوتر المحمول, يكتب القصة التي ستنقله من الفقر وتضعه في منزله الخاص. |
Hatta bazıları açlıktan, fakirlikten ve soykırımdan kaçtılar. | Open Subtitles | أعني، بعض منهم هربوا من المجاعة والفقر والابادة الجماعية |