Aynı bilgi, dalganın frekansını hesaplayarak farklı bir şekilde de ifade edilebilir. | TED | ويمكن التعبير عن نفس المعلومات بطريقة مختلفة عن طريق حساب تردد الموجة. |
Ve orada yaptığım şey gözünüzü boşluğa yöneltip geometriyi farklı bir şekilde algılamanızı sağlamaktı ve bu dolap boşluğu dağıtmayacaktı. | TED | والذي كنت أحاول فعله هناك هو توجيه عينك في المساحة لتهيئ لك الأبعاد بطريقة مختلفة وأن الأثاث لن يفتت المساحة |
Ama o bana farklı bir şekilde baktı, biliyor musun? | Open Subtitles | لكنه , أه , نظر إلي بطريقة مختلفة أنت تعلم |
Geçmişi haritalamak için, farklı bir şekilde bakmam gerektiğini biliyordum. | TED | لمحاولة رسم خريطة الماضي، عرفت أنه علي أن أرى بشكل مختلف. |
Yapmak istediğim şey, farklı bir şekilde yaklaştığımız ve uğraştığımız çalışma alanlarımdan kısaca birkaç örnek sunmak. | TED | ما سأقوم به هو عرض بعض الأمثلة باختصار من عملي على بعض المجالات حيث نحاول أن نتناول هذه المسائل بشكل مختلف. |
aynı zamanda dünyaya farklı bir şekilde adapte olmanızı sağlayan beyninizdeki öğrenme merkezlerini harekete geçiriyor. Bulgularımıza göre daha pozitif olabilmek için beyninizi | TED | بل تنعكس على جميع مراكز التعلم في عقلك نمكنك من التكيف مع العالم بصورة مختلفة وجدنا أن هناك طرق يمكنك بها تدريب عقلك |
Fakat delikler su altında kaldıklarında daha farklı bir şekilde işe yarıyorlar. | Open Subtitles | ولكنّ المسامات ستصبح فعّالة بطريقة مختلفة عندما تنغمر تحت الماء مرة أخرى |
İçinizden bir kişi bile, yerinde oturup iki elini kullanarak alkışlamanın dışında azıcık farklı bir şekilde alkışlamayı düşünmedi. | TED | لم يفكر ولا واحد منكم حول التصفيق بطريقة مختلفة قليلاً فضلاً عن الجلوس في مقاعدكم هناك وإستخدام يديكم. |
Ve bu kim olduğumuz konusundaki devrim politikayı, bana göre, farklı bir şekilde görmemizi sağlar, en önemlisi, insan sermayesini farklı bir şekilde görmemizi sağlar. | TED | وهذه ثورة في من نحن اعطتنا طريقة مختلفة للنظر في السياسة كما اعتقد بطريقة مختلفة, على قدر اعلى من الاهمية, في رؤية رأس المال الانساني. |
Duvarların arkasındaki kişileri tamamen farklı bir şekilde görüyordum. | TED | رأيت هؤلاء الأشخاص خلف جدران السجون بطريقة مختلفة تماماً. |
Ne diyebiliriz? O yüzden ben belki biraz farklı bir bakış açısıyla yaklaşarak bu duruma nasıl daha farklı bir şekilde bakabileceğimizi anlatacağım. | TED | أود أن أعطي وجهة نظر مختلفة عن كيف يمكننا النظر إلى هذه الأمور بطريقة مختلفة بعض الشيء |
Sizce de şirketler servetlerini ele alıp farklı bir şekilde düşünerek ticaret yapmaya başlamasınlar mı! | TED | وتعتقد أن، الشركات يجب أن تأخذ أصولها وتفكر فيها بطريقة مختلفة وتقوم بالإتجار فيها. |
Benimle bir dereceye kadar farklı bir şekilde konuşuyorlar kendi tecrübelerinden ve ya kız kardeşlerinin tecrübelerinden veya arkadaşlarının tecrübelerinden bahsetmeye başladıklarında. | TED | إنهم يكلموني بطريقة مختلفة من حيث أنهم أصبحوا يخبرونني عن تجربتهم، أو تجربة أختهم، أو تجربة صديقهم. |
Twitter'daki arkadaşlarım ne kadar nazik olsa da argümanlarını ortaya koymasalardı dünyayı farklı bir şekilde görmek benim için çok daha zor olurdu. | TED | كما فعل أصدقائي بكل لطف على تويتر، لو لم يقدّموا حججهم، لكان من الصعب عليّ أن أرى العالم بطريقة مختلفة. |
Duyamayan insanlar da müziği deneyimler, sadece farklı bir şekilde. | TED | أترون، الصُم يختبرون الموسيقى بطريقة مختلفة |
Bütün o filmleri internette ücretsiz yayınladık ve filmleri paylaşıp müziği farklı bir şekilde yansıtmak istedik. | TED | نشرنا كل تلك الأفلام بالمجان على الإنترنت أردنا مشاركة كل تلك الأفلام لإظهار الموسيقى بشكل مختلف. |
Sorun Minneapolis'teki polisleri farklı bir şekilde eğitme ihtiyacı değildi. | TED | المشكلة لم تكن مرتبطة بالحاجة إلى تدريب ضباط شرطة منيابولس بشكل مختلف. |
Sınır tanımayan iletişim gücü dünyayı farklı bir şekilde düzenlememize imkan sağlıyor. | TED | أن القدرة على التواصل عبر الحدود تتيح لنا أن نعيد ترتيب العالم بشكل مختلف. |
Ve bu yüzden güzellik konusunu biraz farklı bir şekilde işliyorlar. | TED | وصانعوها يعملون على الجمال بصورة مختلفة |
Bayan Morton eski kantları çıkarıp, onları farklı bir şekilde sunuyor. | Open Subtitles | السيدة مورتون تعيد تدوير دليل قديم و تبرزه بطريقة أخرى |
Anlamın üçüncü kolonu da kendinizi aşmakla ilgili ama tamamen farklı bir şekilde: aşkınlık. | TED | ثالث الركائز التي تجعل للحياة معزىً هو أن تتجاوز حدود نفسك ولكن بطريقةٍ مختلفةٍ تماماً: الفائقية. |
Yani, ya birbirleriyle farklı bir şekilde iletişim kuruyorlar ya da henüz konuşma öncesi çağdalar. | Open Subtitles | إما أنهم يتواصلون معاً بطريقة لا نعرفها أو أنهم بمرحلة قبل إكتشاف القراءة والكتابة |
Bana ondan daha çok söz etmeliydin. Belki ona daha farklı bir şekilde yaklaşırdım. | Open Subtitles | كانيجبعليكاخبارى، لكنت تعاملت معها بطريقه مختلفه |
Özür dilerim. farklı bir şekilde ifade edeyim. | Open Subtitles | آسف، دعني أعيد صياغة ذلك. |