farklı diller konuşan insanlar farklı şeylere dikkat verirler, bu da kullandıkları dilin gereksinimlerine göre değişir. | TED | إذاً الأشخاص الذين يتكلمون لغات مختلفة سيلاحظون أمورًا مختلفة، اعتماداً على ما تطلب منهم لغاتهم فعله. |
Tıpkı bu hikayedeki kule gibi insanlar da farklı topraklarda yaşayıp böyle farklı diller konuşuyorlar | Open Subtitles | مثل البرج المخترع في تلك القصة هذا يفسر كيف يعيش الناس في اراضي مختلفة يتحدثون لغات مختلفة |
Bir masada oturan sekiz dokuz farklı ülkeden kadınlar birbirleriyle konuşuyor ancak söylediklerinden tek kelime bile anlamıyorlardı, çünkü hepsi farklı diller konuşuyorlardı. | TED | كل هؤلاء النساء من ثمان أو تسع دول مختلفة مجتمعات على طاولة واحدة جميعهن يتكلمن مع بعضهن البعض ولا أحد يفهم الآخر لأنهن يتحدثن لغات مختلفة |
Çünkü bu farklı diller biraz önce gördüğümüz gibi, malların ve fikirlerin ve teknolojilerin ve bilgeliğin değişimine karşı bir engel oluşturuyor. | TED | لأن كل اللغات المختلفة تشكل عائقاً، كما رأينا، في وجه نشر السلع والأفكار والتقنيات والمعرفة. |
Ve bunu biliyoruz çünkü, farklı dil grupları üzerinde çalıştığımızda ve onları kültürleriyle birleştirdiğimizde, görürüz ki farklı diller gruplar arasındaki fikirlerin akışını yavaşlatır. | TED | ونحن نعرف هذا لأننا حينما ندرس مجموعات لغوية مختلفة ونربطها بثقافاتها، نرى أن اللغات المختلفة تبطئ تنقل الفكرة بين المجموعات. |
Yüzlerce ama yüzlerce vardı ve hepsinin geçmişleri farklıydı farklı diller konuşurlardı. | Open Subtitles | ويتحدثون بلغات مختلفة أحدهو اسمه ـ كيلب ـ |
Bugün politik görüşlerimizden bağımsız olarak hepimiz buraya Ukrayna'nın farklı şehirlerinden geldik farklı diller konuşuyoruz. | Open Subtitles | اليوم، جميعنا هنا بغض النظر عن رُؤانا السياسيّة أشخاص من مدن مختلفة من جميع أرجاء أوكرانيا .يتحدثون بلغات مختلفة |
Kilise ve bilimin birbirlerine düşman değil de aynı hikâyeyi anlatan farklı diller olduğu kimin aklına gelirdi? | Open Subtitles | أن الكنيسة والعلم كانوا أعداء. لكن مجرد لغات مختلفة تروي نفس القصة. أراد للعقول المماثلة... |
Ve Tanrı bu girişimi kendi gücüne karşı tehdit olarak görüp kızmış ve kuleyi tahrip etmiş ve sonra bir daha asla yeniden yapılmasın diye insanlara farklı diller vererek --farklı diller yoluyla onların kafası karışsın diye-- onları dağıtmış. | TED | والإله، الغاضب من هذه المحاولة للتعدي على سلطته، دمّر البرج، ومن ثم ليضمن أنه لن يعاد بناءوه أبداً، فرق الناس بإعطاءهم لغات عديدة -- حيّرهم بمنحهم لغات مختلفة. |
farklı diller konuşuyoruz. | Open Subtitles | نتكلّم لغات مختلفة. |
Tüm o farklı diller ve kostümler var. | Open Subtitles | لديكم كل تلك اللغات المختلفة والأزياء |