Kendimiz için bir şeyler seçerken çok fazla vakit harcarız ve yapabileceğimiz müşterek seçimlere çok az kafa yorarız. | TED | لقد قضينا الكثير من الوقت في اختيار الأشياء لأنفسنا و بالكاد تنعكس على الخيارات المجتمعية التي يمكننا القيام بها |
İnsanlarla çok fazla vakit geçirdiğin için mi bu hale geldin? | Open Subtitles | هل قضيت الكثير من الوقت مع البشر لذا أصبحت تتصرف مثلهم؟ |
Ama seninki adamlarım, birlikte çok fazla vakit geçirdiğinizi söylüyor. | Open Subtitles | لكن ابنتك رجالي يقولون بأنك تقضي الكثير من الوقت معها |
Dr Bela'nın ışın ünitesi hazır, fazla vakit kalmadı, diyor. | Open Subtitles | يقول :" لقد اكتمل الشعاع الجاذب للدكتور الشر"َ "وليس هناك وقت كافي حتى يدفع ثمن ذلك الجريمة" |
fazla vakit yok. Benimle gelmelisin. Kaderin seni bekliyor. | Open Subtitles | ليس هناك وقت كثير يجب أن تأتي معي , قدرك سينتظر |
Aslında, annemle fazla vakit geçiremiyorum anlayacağın gibi. | Open Subtitles | لا أقضي وقتاً كافياً مع أمّي مثلما أرغب |
Oh, özür dilerim. Casinoda çok fazla vakit harcadım. | Open Subtitles | آسفة ، كنت أقضي وقتاً كثيراً في الكازينو |
Zorlu bir mahallede yetiştim. Evde çok fazla vakit geçirdim. | Open Subtitles | لقد تربيت في حي قاسِ وقضيت الكثير من الوقت بالمنزل |
Benzin istasyonlarında da çok fazla vakit geçiriyorum -- boş tren istasyonları. | TED | وكذلك، أقضي الكثير من الوقت في محطات الوقود -- محطات القطار فارغة. |
Dongguan'a ilk gittiğimde, işçilerle çok fazla vakit geçirmenin iç karartıcı olacağını düşünüyordum. | TED | عندما ذهبت لأول مرة إلى دونغقوان،أنا قلقت من احتمال الاكتئاب جراء قضاء الكثير من الوقت مع العمال. |
Gayet açık, önceden söylediğim gibi bir roadable uçak,... ...ve yolda daha fazla vakit harcamayacaksınız. | TED | ومن الواضح أن هذه, كما قلت في وقت سابق, طائرة متحوّلة, وأنك لن تقضي الكثير من الوقت على الطريق. |
Hava bozulmazsa, navigasyonda hata olmazsa ve hedef üzerinde fazla vakit kaybetmezlerse. | Open Subtitles | لو استقرت حاله الطقس لو كان حلقوا بشكل متقن ولم يستغرقوا الكثير من الوقت فوق الهدف |
Bütün bir cevap üzerinde fazla vakit harcamayın. | Open Subtitles | لا تضيعوا الكثير من الوقت على إجابة معينة. |
fazla vakit yok. | Open Subtitles | ليس لدينا وقت كافي |
Kasiyer kızla yüzükoyun çok fazla vakit geçirmek gibi. | Open Subtitles | مثل، قضاء وقت كثير مطأطأ الرّأس أمام فتيات المتاجر. |
Evde pek fazla vakit geçirmediğimi fark ettim. | Open Subtitles | رأيت أنني لا أقضي وقتاً كافياً معها |
İşimden dolayı fazla vakit geçiremedik. | Open Subtitles | نحن لم نجلس معاً وقتاً كثيراً , وهذا بسبب طبيعة عملى , وكل هذا |
Daha fazla vakit geçirebileceğimiz düşünmüştüm, ...ama sanırım seni televizyonda göreceğim. | Open Subtitles | أتمنى لو كنا قضينا وقتا أطول سويا لكن أعتقد أنني سأراك في التلفاز |
Bizimle, evinde olduğundan daha fazla vakit geçirmeye başlamıştı. | Open Subtitles | و بدأ يقضي وقتا أكثر معنا مما يقضيه في يبته |
-Oğlumla çok daha fazla vakit geçirebilececeğim. | Open Subtitles | الآن أتعرف سأقضي وقتاً أكثر مع طفلي الصغير |
Eşimin yanında çok fazla vakit geçirdim de. | Open Subtitles | لقد كنت أقضي وقتاً طويلاً مع زوجتي |
Keşke işyerinde daha fazla vakit harcasaydım. | Open Subtitles | انا فقد كنت اتمنى ان تقضي وقت اكثر في المكتب |
Bu bize birlikte daha fazla vakit geçirme şansı verecek. | Open Subtitles | ذلك سيمنحنا فرصة لقضاء مزيداً من الوقت الرائع معاً |
Alman Hükümeti, kaçan esir subayları yakalamak için... çok fazla vakit, enerji, insan gücü ve donanım... harcamak zorunda bırakıldı. | Open Subtitles | الجيش أجبر على قضاء وقت كبير جداً طاقة , قوة بشرية و أجهزة بمطاردة سجناء الحرب الهاربين |
Daha fazla vakit geçirmeye başlayıp neler olacağını görsek ya | Open Subtitles | اريد أن أعرف ما سيحدث لو بدأنا بقضاء الوقت معاَ |
Ailenle daha fazla vakit geçirmek istediğini söyleyen sensin sanıyordum. | Open Subtitles | وأعتقدأنكالذيقلت .. أنك تريد قضاء المزيد من الوقت مع عائلتك |