| Lütfen, kızı fidye için kaçırdığımızı anlattım. Anlattım işte. | Open Subtitles | رجاء، أخبرته بأننا أخذناها من أجل الفدية |
| Lütfen, kızı fidye için kaçırdığımızı anlattım. Anlattım işte. | Open Subtitles | رجاء، لقد أخبرته بأننا أخذناها من أجل الفدية |
| Önceki suçları içinde uyuşturucu tacirliği fidye için kaçırma ve cinayet var. | Open Subtitles | هومعروفبمتاجرتهفيالمخدرات، الإختطاف من أجل فدية ، والقتل. |
| Bu durumda failin bunu fidye için yapmadığından endişe ettiklerini söylediler. | Open Subtitles | قالوا بأنّ حقيقة المجرم أنّه لم يظهر أيّ اهتمام ما إذا كان ممكناً أن يعترف بالخطف مقابل فدية |
| 30 milyon fidye için inanılmaz yüksek bir rakam. | Open Subtitles | ثلاثين مليون مبلغ كبير جداً كفدية |
| Ki fidye için kullanacağınız uyuşturucu parasını zorla almak için kovboyluğa soyunmanız yüzünden işin içine ettiniz. | Open Subtitles | الذي، بالمناسبة، كنت وقتها ثمل تماماً حتى من خلال الذهاب إلى رعاة البقر الكامل لابتزاز اموال المخدرات للحصول على فدية. |
| Gerçekten beni fidye için rehin tutmanın bir işe yarayacağını mı sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقد حقاً ان احتجازي طلباً للفدية سينجز شيئاً؟ |
| fidye için çok teşekkürler. | Open Subtitles | أجل ، شكراً جزيلاً لكِ على الفدية |
| Eğer fidye için kaçırılmamışsa yüzde 75 ihtimalle çoktan öldürülmüştür. | Open Subtitles | لو لم يكن هذا اختطاف من اجل الفدية فهناك احتمال بنسبة 75% انها ميتة بالفعل |
| Hayır, dünyanın diğer ucunda kaçırılıp fidye için esir alındınız. | Open Subtitles | لا،لقد تم إختطافك و إحتجازك من أجل الفدية في النصف الآخر من العالم الأمر بأكلمه يتعلق بالمال |
| Minneapolis polisi telefon başında ama henüz fidye için arayan olmamış. | Open Subtitles | شرطة مينابوليس تنتظر الهواتف ولكن حتى الآن ليس هناك مكالمة من أجل الفدية |
| Babalarımız zengin gangster olduğundan bizi fidye için tutuyorlar. | Open Subtitles | لقد احتجزونا من أجل الفدية لأن أباءنا |
| fidye için Birleşik Devletler'deki akrabalarınıza ulaşmaya çalışacaklar. | Open Subtitles | أنهم سوف يسعون أن يتواصلوا مع أرقام أقرابكم في "الولايات المتحدة" من أجل الفدية. |
| Buraya sizi... ..fidye için kaçırmaya geldi. | Open Subtitles | جاء هنا لأخذك من أجل الفدية |
| fidye için bu, değil mi? | Open Subtitles | هذا من أجل الفدية. أليس كذلك؟ |
| Oğlunuz gibi fidye için kaçırıldık. | Open Subtitles | ،اختطفنا من أجل فدية تماما كحالة ابنك |
| fidye için teyzesine götürüyorum. | Open Subtitles | ذاهب بها إلى خالتها من أجل فدية. |
| fidye için değil, ama saldırıya uğradım. | Open Subtitles | ليس من أجل فدية ، لقد تمت مهاجمتي |
| Benim partimde, insanlar iyi davranışlarından ötürü ödüllendirilir, fidye için oylarını satarak değil. | Open Subtitles | في تجمعي الناس يكافؤون لسلوكهم الجيد،ليس تصويتهم مقابل فدية |
| fidye için tutulan bir prenses de olsa kuşatılmış bir ordu da kaldırılacak bir düşkün de acı, yoksulluk... | Open Subtitles | ...سواءً كانت أميرة أسيرة مقابل فدية ...أو كان جيش محاصراً ...أو مشكلة بحاجة إلى التسوية |
| fidye için 3 Milyon Dolar istemişler. | Open Subtitles | لقد طلبا ثلاثة ملايين دولار كفدية. |
| Bu yüzden buraya gelmiş ve sizi fidye için kaçırtmış. | Open Subtitles | هذا هو السبب في انها جاءت هنا وخطفتكِ للحصول على فدية. |
| Büyükelçinin karısı, fidye için kaçırılır. | Open Subtitles | تم اختطاف زوجة السفير طلباً للفدية |
| fidye için dosyalarımıza el koydunuz. | Open Subtitles | أنت تحتفط بملفاتنا للحصول على الفدية |
| - Seni fidye için mi alıkoydular? | Open Subtitles | قاموا بأسرك من اجل الفدية ؟ لا |