Babamın fidye olarak ödediğini söylediği para yatırımcı gelirlerini şişirmek için kullanıldı. | Open Subtitles | الأموال التي تظاهر أبي بدفعها كفدية كانت في الحقيقة لتضخيم عوائد المستثمرين |
Çünkü İnsanoğlu bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi. | Open Subtitles | حتى أبنأكم ، أتو للدنيا ليس ليكونوا وزراء لكن ليكون وزير ، عليه وهب حياته كفدية للناس |
Karısına geçen akşama kadar oğlunu fidye olarak getirmesini söyledim. | Open Subtitles | أعطيت عاهرته حتى ليلة أمس لتقديم أبنها كفدية |
Hayatlarını korumak için Bayan Clarke bize karşı elinde bulunan tüm delilleri fidye olarak teklif etti. | Open Subtitles | في نداء من أجل حياتهم، عرضت (آنسة (كلارك جميع الأدلة ضدنا كفدية |