Bırakalım da 1 milyon sterlinlik fildişi toprakta çürüsün mü? | Open Subtitles | و نترك مليون دولار من العاج تضيع لتتعفن تحت الارض؟ |
Büyük miktarda fildişi, mücevher ve İspanyol altınıyla beraber battı. | Open Subtitles | وقد غرقت مع شحنة ضخمة من العاج والجواهر والدبلون الإسباني |
Bu arada maaşını ödeyenler de fildişi mermer fuayeden geçip arabalarına biniyorlar. | Open Subtitles | بينما الرجال الذين يدفعون راتبك يمشون على الرخام العاجي الى داخل سياراتهم |
Oran, İmparatoriçe'de fildişi Kule'de. | Open Subtitles | الإمبراطورة عِنْدَها وهران في الالبرجِ العاجي |
Ne kadar çok fildişi olduğunu görünce daha memnun olacaksın. | Open Subtitles | أنت ستكون اسعد كثير عندما ترى كم عاج هناك. |
Birincisi, eğitim fildişi kuleden klinik derslere ve mahallelere, mezunların çoğunun çalışacağı türden yerlere taşındı. | TED | أولاً انتقل التدريب من الأبراج العاجية إلي العيادات الدراسية و الحارات، الأماكن التي سيتمرن فيها أغلب هؤلاء الخريجين. |
fildişi Sahilleri'nin kalkınmasının yüzde 80'ninden fazlası... ...modern sektöre gitti. | TED | أكثر من 80 في المئة من موارد التنمية في ساحل العاج تذهب للقطاع الحديث. |
Başlangıcımı Abidjan Havalimanı'nda, ağır bir fildişi Sahili sabahıyla yaptım. | TED | أول قدومي كان في مطار ابيدجان في صباح جميل في ساحل العاج. |
Kongo kimin umurunda, fildişi Sahilleri, Liberya, Sierra Leon, tüm bu yerleri hayatım boyunca hatırlayağım. | TED | من يهتم لأمر الكونغو ، ساحل العاج ، ليبيريا ، سيراليون ، كل هذه الأماكن التي .. .. لن أنساها ما حييت. |
Kaçak fildişi ve vahşi hayvan eti avcılığı bulaşıcı hastalık ve savaşlara yol açıyor. | TED | فالصيد من أجل العاج وصيد الطرائد يؤدي إلى أوبئة عالمية ونقل الأمراض والحرب. |
fildişi Sahili'nde basın kesin çizgilerle ayrılmış durumda. Soykırım öncesi Ruanda'nın medyası ile kıyaslanabilir. Tahmin edebilirsiniz. | TED | أعني، أن الصحافة في ساحل العاج كانت منقسمة بشدة. تكاد تماثل الإعلام في رواندا قبل عمليات الإبادة. فلكم أن تتخيلوا. |
fildişi Sahili'nde her görüşten karikatüristi bir araya getirdik. | TED | قمنا بجمع عدد من الرسامين من جميع أنحاء ساحل العاج. |
fildişi ve altından 18.YY heykeli. | Open Subtitles | الثمثال العاجي الذهبي يعود من القرن الثامن عشر |
Bunu anlamanı beklemem... çünkü senin tek yaptığın, fildişi kulende oturup taktik geliştirmek. | Open Subtitles | و لا أتوقع من شخص مثلك أن يفهم هذا لأن كل ما تفعليه هو القيام بحركات من برجك العاجي |
Anasını siktiğim Thatcher'ı da fildişi kulesinde oturmuş bizleri savaşçılık oyununa gönderiyor! | Open Subtitles | وتاتشر تجلس في برجها العاجي وترسلنا في حرب مزيفة |
Kadınlar o fildişi rengindeki kerataya karşı koyamıyor. | Open Subtitles | سأقول لكم إن النساء لا يستطعن مقاومة هذا الوغد العاجي |
Mombasa Kartelinin, yıl başına yaptığı kaçakçılıktan 1 milyar dolar kazandığı tahmin ediliyor fildişi Sahillerinden yasa dışı ithal yaparak egzotik hayvanları kocakarı ilacı yapımında kullanıyorlar. | Open Subtitles | و قد قدرت بأن عصابة مومباسا حوالي مليار دولار من الممنوعات سنويا من عاج و جلود، إلى الاستيراد الغير شرعي |
Orada gerçekten ne kadar fildişi var? | Open Subtitles | ما مقدار عاج هناك حقا فوق هناك؟ |
14 yaşından 17 yaşıma kadar onlara fildişi,et ve her ne öldürdülerse toplamalarına ormanda avlanmalarına yardımcı oluyor, Ve bunları büyük şehirlere getirip pazara çıkarmalarını sağlıyordum | TED | من الـ14 الى الـ17 من عمري كنت كنت أساعدهم في جمع الأنياب العاجية, اللحم ومهما كانوا يقتلون,يسرقون ويصطادون من الغابة يحضرونه الى المدينة ليبيعوه في السوق |
Seni elinde tutmak için istiyor, bakacak bir şey olsun diye, bir tablo ya da bir fildişi kutu gibi. | Open Subtitles | أنه يريد أن يمتلكك, لكي ينظر إليكِ كلوحة أو كصندوق عاجي |
Herkes fildişi taşıyacak. | Open Subtitles | يحمل كل شخص عاجا. |
Neredeyse robot fildişi kadar değerli. | Open Subtitles | تقربياَ بقيمة معدن أنياب روبوت |
Bu küçük fildişi parçasını olay yerinde bıraktı. Bizi hiçbir yere götürmeyen küçük bir ipucu dışında, son derece titiz bir cinayetti. | Open Subtitles | لقد ترك قطعه صغيره من ناب فيل في مسرح الجريمه |
Yıllar boyunca doğuyu yağmalayarak, değerli taşlar... madenler, ipek ve fildişi elde etmişlerdi. | Open Subtitles | لسنوات كثيرة ,كانوا يأخذون من الشرق الكم الهائل من المجوهرات,ولا احد يدرى قدرها, والمعادن الثمينة, الحرير, والعاج, |
Ordu değerli gergedan boynuzları ve fildişi için avlandı. | TED | وقد قام الجيش بالصيد من أجل قرون وحيد القرن القيمة والأنياب. |
Altın kaplamalı fildişi işlemeli kuşağın değeri 250 bin dolar. | Open Subtitles | الحزام المرصع بالعاج الذهبي يستحق 250000 دولار. |