Ve neye benzediğini biliyorlar çünkü fotoğraflarını neredeyse her yerde gördüler. | TED | ويعرفون ما تبدو عليه لأنّهم رأوا صور لها في كلّ مكان. |
Birkaç saat süren yol boyunca yüzeyde öylece ilerleyen bu siyah şekli gördüler. | Open Subtitles | بضع ساعات في رحلة صيد، رأوا هذا الرقم سوداء على السطح فقط المبحرة. |
Dışarıda park halinde üç araç gördüler, biri resmi plakalı. | Open Subtitles | رأوا ثلاث سيارات كانت متوقفة هناك، واحد مع لوحات الحكومة. |
Onlar daha önce hiç kimsenin görmediği bir şeyi gördüler. | Open Subtitles | لقد شاهدوا شيئاً لم يسبق أن شاهده أحد من قبل |
Bizi kırmızı muhafızlara karşı yardım ederken gördüler. Beni dinleyecekler. | Open Subtitles | لقد رأونا ندافع عنهم ضد الحرس الاحمر سوف يستمعون الي |
Ordumu 10 sene önce kurmaya başladığımda diğerleri, onları ayak takımı olarak gördüler. | Open Subtitles | عندما قررت بناء جيشاً منذ عقدِ مضي الرجال الآخرين رأو من البدو رعاعاً. |
Formda olmayan kişiler, daha formda olan kişiler ile kıyaslandıklarında uzaklığı daha çok, bitiş çizgisini daha uzak gördüler. | TED | ورأى الأفراد الغير أكفاء بدنيًا المسافة أبعد، رأوا خط النهاية أبعد، من أولئك الذين في هيئة بدنية أفضل. |
O ve benzerleri matematiği derin bir felsefik oyun olarak gördüler fakat yine de bir oyun. | TED | هو وغيره ممّن حاولوا ذلك رأوا الرياضيات لعبةً فلسلفية عميقة ولكن لعبة ليس إلا. |
Kızımın sınırlı yanlarının farkındaydılar. Ama aynı zamanda güçlü taraflarını da gördüler ve onu olduğu gibi değerlendirdiler ve kabul ettiler. | TED | لقد عرفوا حدود إعاقتها. ولكنهم أيضاً رأوا قدراتها، احتفوا بها كما هي. |
Ancak aynı zamanda orada hiçbir şey yapmadan zenginleşenleri gördüler. | TED | لكنهم أيضاً رأوا بها أن الناس كانوا يصبحون أغنياء بدون أن يعملوا شيء |
Bu zavallı adamın size bir şeyler fısıldadığını gördüler ve ardından sizin bir şeyler yazıdığınızı. | Open Subtitles | لقد رأوا هذا المسكين يهمس لك. ورأوك تكتب شيئاً ما. |
Evi görmek için döndüklerinde ağaçların arasında uzaktaki yıldızlar gibi yalnız ve titrek bir ışık gördüler. | Open Subtitles | التفت لينظر إلى البيت خلال الأشجار الحاجبة رأوا ضوء لامع بارد مثل النجوم البعيدة |
Yani sen bunu bilemezsin tabii ama içlerinden bazıları meyvelerle yaptığınız o küçük numarayı bir meydan okuma olarak gördüler. | Open Subtitles | اعني , انك لا تستطيعي معرفة هذا ولكن في البعض منها الناس شاهدوا خدعتك الصغيره بالتوت كاتصرف نابع من التحدِ |
Hayır, ama belki birini gördüler. Sana ve bana oldu. | Open Subtitles | لا لكن ربما شاهدوا أحدا كما حصل معي و معك |
Solumuzda düşman uçakları var Mareşal. Bizi gördüler. | Open Subtitles | طائرات العدو على يسارنا أيها المشير ، لقد رأونا |
Kimsenin bizi duymadığına inanamıyorum. Belki duydular ya da gördüler. | Open Subtitles | ـ لا أصدق أن أحداً لم يسمعنا ـ ربما سمعوا ، لكن ماذا رأو ؟ |
Seni gördüler. Artık benimle gelemezsin. | Open Subtitles | لقد رأوك يا عين الثور فلا يمكنك ان تاتى معى مجددا |
Köylüler beni orada dururken gördüler, kanla kaplı. | Open Subtitles | أهل القرية رأوني واقفة هناك ومغطاة بالدم |
ejderhalar, yılanımsı varlıklar, tanrıçalar ve bu gibi daha nice harika şeyler gördüler. | TED | هم في الحقيقة يرون مناظر طبيعية وكائنات بشرية و الالهة وتنانين والكائنات الشيطانيه وأشياء من هذا القبيل |
- Neden? Onu en son canlı olarak burada gördüler. | Open Subtitles | آخر مرة رأوه به حياً كانت هنا أستطيع تفهم ذلك |
Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladıklarında onların kız çocukları doğmaya başladığında, Tanrı'nın oğulları ne kadar güzel olduklarını gördüler ve istediklerini seçerek kendilerine eş yaptılar. | Open Subtitles | عندما البشر بَدؤأَ بالمُضَاعَفَة على وجهِ الأرضِ، والبنات ولِدَن إليهم، أبناء الله رَأوا انهم جميلون، |
O haydutlar da beni onunla birlikte gördüler. | Open Subtitles | أيضا قطاع الطرق هؤلاء شاهدوني معها سابقا |
Arabulucular vardı demek istiyorum. Ne onun yüzünü gördüler, ne de sesini duydular. | Open Subtitles | همكانواوسطاء، لم يروا وجهه أو يسمعوا صوته |
Demek istediğim, bizi gördüler ve burayı terk etmemizi bekliyorlar. | Open Subtitles | أعني، لقد شاهدونا هنا و سيتوقّعون منّا الإخلاع بعيداً |
Kafedekiler binaya girdiğini gördüler mi? | Open Subtitles | لقد شاهدوك تدخل المبنى البواب وزوجته في القهوة |
Şimdi yöntemlerindeki hatayı gördüler ve teknolojiyi daha insancıl yapmak istiyorlar. | TED | اﻵن أدركوا أن أساليبهم كانت خاطئة وأصبحوا يسعون إلى جعل التكنولوجيا أكثر إنسانية. |
Belki de gördüler ve onun orada öylece durmasından utandılar. | Open Subtitles | ربما رأوها وشعرو بالاحراج انها كانت هناك |