Bu test sonuçlarını görmeden önce, seni başıboş bir serseri bilirdim. | Open Subtitles | قبل رؤية النتائج الأخيرة توقعت لك أن تكون جوّالاً. |
Babaanneni görmeden önce buraya yerleşsem daha iyi olur. | Open Subtitles | اريد أولا الاستقرار هنا والتعود على المعيشة هنا قبل رؤية الجدة |
Yüzünü görmeden önce boynuma şırıngayla bir şey enjekte etti. | Open Subtitles | لقد غرز الإبرة في عنقي قبل أن أرى وجههُ حتى |
Hayır. Ben genelde beni çıplak görmeden önce bayanla tanışmayı isterim. | Open Subtitles | أجل، أفضّل عادة أن أتعرّف إلى المرأة قبل أن تراني عاريًا |
Kimse yazdıklarımı görmeden önce parayı kimin gönderdiğini bulmak için Vanessa'nın banka hesabına ulaşmam gerek. | Open Subtitles | احتاج إلى الدخول إلى حساب (فانيسا) المصرفي حتى أرى مَن الذي أودع فيه قبل أن يرى أحد آخر ماكتبته |
O halde, bir hastayı görmeden önce bir kadeh şarap içmek seni temin ederim ki, oldukça geleneksel bir davranıştır. | Open Subtitles | إذن الحصول على كأس نبيذ قبل رؤية مريض أؤكد لك امر تقليدي |
Ama, malı görmeden önce genellikle parayı teslim etmem. | Open Subtitles | لكنني لا أسلّم نقداً قبل رؤية البضاعة |
Tanıdıklarımı görmeden önce temizleneyim dedim. | Open Subtitles | فكرت أن أهندم نفسي قبل رؤية أهلي |
Çünkü bu altı şeyden her biri dünyada neyin mümkün olduğunu kavrayışımızı değiştirdi. Bunu görmeden önce üç metre uzunluğunda bir direğin cebinize sığmayacağını varsayardık. Ya da mürekkep kadar ucuz bir şeyin kağıdın büküldüğünü algılayamayacağını. Ya da bu ürünlerin her birinin imkansız olduğunu. Biz sürekli daha fazlasını bulmaya çalışıyoruz. | TED | لأن كل واحدة من هذه الستة، غيرت فهمنا لما كان ممكنا في العالم. قبل رؤية هذه، كنا لنفترض أن عصا بطول 10 أقدام لا يمكنها أن تلائم جيبكم. شيئ رخيص كالحبر لا يمكنه أن يشعر بالطريقة التي طوي بها الورق. كل واحد من هذه الأشياء. ونحن نحاول باستمرار إيجاد المزيد. |
Jimmy'yi görmeden önce bitirmek istiyordum. | Open Subtitles | قمت بها وحسب لأنني أردت القيام بها قبل رؤية (جيمي) |
Babamın bana yaptığı gibi onlara utanç verdiğimi görmeden önce ölmeyi tercih ederim. | Open Subtitles | أتمنى أن أموت قبل أن أرى الخجل يبدو عليهم مثلما فعل أبي بي |
Ama, resmini gazetede görmeden önce onun resmini çizdim. | Open Subtitles | ولكنني رسمت وجهه قبل أن أرى صورته في الجريدة. |
Doğrusunu söylemek gerekirse, çeki görmeden önce dosyalamayacaktım bile. | Open Subtitles | وفي الحقيقة، قبل أن أرى ذلك الشيك، لم أكن أرغب حتى بفتح ملف. |
Beni tam anlamıyla kanlı canlı görmeden önce biraz daha tanıman gerekiyor. | Open Subtitles | أفضل قليلا قبل أن تراني بلحمي ودمي |
Bay Doylan, müvekkilimi masanızda sorgulanırken görmeden önce beyaz şüpheli hakkında daha genel bir tarif verdi mi? | Open Subtitles | أليس سيد (بويلان) يعطي كثيراً من المواصفات العامة للمشتبه به الأبيض قبل أن يرى موكلي على مكتبك، ويُجرى استجوابه؟ |
Kapıyı açmam lazım. Biri seni görmeden önce buradan çık git. | Open Subtitles | علي إغلاق المحل، أخرج من هنا قبل أن يراك أحد. |
Peki, babamın arkadaşlarından herhangi biri beni görmeden önce defolup gidebilir miyiz? | Open Subtitles | حسناً ، هل يمكنا الإبتعاد عن هنا قبل أن يراني أحد نواب أبي ؟ |
Başkası görmeden önce hemen al onu. | Open Subtitles | دعينا نشتريه بسرعة ، قبل أن يراه أحد آخر ويأخذه |
Onu görmeden önce mükemmel durumda olmak istiyor. | Open Subtitles | ويريد أن يكون فى أحسن حال قبل أن يراها ثانية |
Seni ilk kez görmeden önce bile arzuluyordum. | Open Subtitles | لقد أردتك حتى قبل أن أراك |
Ted, bence seni görmeden önce ilk ben Buffy ile konuşmalıyım... | Open Subtitles | (تيد)أعتقد يجب التحدث لـ(بافى) أولاً , قبل أن تراك , لأننى متأكده |
Birbirimizin yüzünü görmeden önce birbirimize bağlanmamızı sağlayan şey de bu sevgi. | TED | وهذا الحب هو سبب التزامنا لبعضنا البعض حتى قبل أن نرى بعضنا البعض. |
Senden bunu onun ne kadar kaçik biri oldugunu görmeden önce istemistim. | Open Subtitles | كان ذلك قبل أن أكتشف بأنها أصبحت غير متزنة. |