Kodes yapmak için çok zayıf bir maden çok güçsüz, çok esnek. | Open Subtitles | مما يبدوا إنه عنصر ضعيف لبناء سجن و هي ضعيفة لذلك كوعه |
Kendi inancınızı test etmenizin erdemli olduğunu söylemeleri olasıdır ve de fikir değiştiren birinin güçsüz gözüktüğünü söylemeleri bir o kadar olası değildir. | TED | إنهم يذهبون للقول بأنه من الجيد أن تختبر معتقداتك الخاصة، وأقل ميلاً لوصف شخص غيّر من تفكيره بأنه شخص ضعيف. |
Bunun ne kadar güçsüz hissettirdiğini hayatta anlayamazsın, ne kadar güçsüz hissetiğimi. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تتخيل مدى الضعف الذي شعرت به وقتها كنت ضعيفاً |
Hoşumuza gitmeyen, haksız hissettiren, hedeflerimizin yolunu kapatan, engellenebilecek olan durumlara sinirleniriz ve bu durum bizi güçsüz hissettirir. | TED | نغضب في المواقف التي تجعلنا غير راضيين، الغير عادلة، التي تعرقل أهدافنا، التي كان يمكن تجنبها، وتجعلنا تشعر بالعجز. |
Çünkü hastanede çok zayıf ve güçsüz hissediyorlarmış. Yani, sorun olmaz. | Open Subtitles | لأنّهم يشعرون أنّهم ضعفاء وتافهون في محيط المشفى، ولذا أنصحك بذلك |
Şimdi geri adım atarsan, hayatının kalanında kendini güçsüz ve küçülmüş hissedeceksin. | Open Subtitles | لو إنحنيت الآن ستبقى بقية حياتك تشعر بالضعف |
Burada, güçsüz bir şekilde ordusunun parçalanmasını seyrediyordu. | Open Subtitles | ،وهنا شاهد، وهو عاجز تماما الإنكسار القاسي لجيشه |
Eğer senin küçük oyuncağın ona yenilirse olacağı sadece güçsüz bir oyuncak. | Open Subtitles | اذا خسر امام العابك فسيظهر علي حقيقته ,جرو ضعيف |
Birinci aşama hakkında bayağı düşündüm... alkol karşısında güçsüz olduğumu... ve hayatımın kontrolden çıktığını kabullendim. | Open Subtitles | كنت أفكر الكثير حول الخطوة الأولى التي إعتقدتها أنا كنت ضعيف بسبب الكحول وحياتي كانت قد أصبحت صعبة |
Birinci aşama hakkında bayağı düşündüm... alkol karşısında güçsüz olduğumu... ve hayatımın kontrolden çıktığını kabullendim. | Open Subtitles | كنت أفكر الكثير حول الخطوة الأولى التي إعتقدتها أنا كنت ضعيف بسبب الكحول وحياتي كانت قد أصبحت صعبة |
güçsüz olmasına rağmen epey cesur. | Open Subtitles | بالرغم من انه ضعيف جداً , إلا أنه يمتلك قدرة تحمل عالية جداً |
Hâlâ oldukça güçsüz, hafızası dağınık ama en azından lanet olası hastaneden çıktı. | Open Subtitles | ما زالَ ضعيفاً جداً ، ذاكرته فى فوضى لكنّه خرج من تلك المستشفى اللعينة |
Şeker hastalığı seni güçsüz kılıyor ve sen de ona anlatmaya korkuyorsun, çünkü artık onun Süpermeni olmayacaksın. | Open Subtitles | . لكن مرض السكر يجعلك تبدو ضعيفاً, و أنت تخشى أنك إذ فاتحتها بهذا الموضوع, |
İlk defa babamı anlıyorum kendini güçsüz hissetmesini, kendine acımasını. | Open Subtitles | للمرّة الأولى, أفهم أبي، شعوره بالعجز الجنسي والشفقة على الذات. |
Testi geçemeyecek kadar güçsüz durumda olursan kimseye yardım edemezsin. | Open Subtitles | لن نستيع مساعدة أحد إن كنا ضعفاء جداً لنجتاز الإختبار |
Bana ne kadar berbat hissettirdiğini ona şimdi anlatamam. Onun için çok uzak bir hatıra. Kendimi güçsüz hissederim. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أخبرها كيف شعوري القبيح الآن إنها ذاكرة بعيدة بالنسبة لها , أشعر بالضعف |
Ama o kadar güçsüz ki yalnız bizim yardımımız yetmiyor. | Open Subtitles | لكنّه عاجز جدّاً بحيث مساعدتنا لوحدها لن تنفع. |
Tasarım, ihtiyaçları dikkate alınmayanları güçsüz hale getirebilir. | TED | التصميم يمكنه أيضًا أن يلحق الضعف على مجموعة تكون احتياجاتها غير معتبرة. |
Sana kahramanların gücünü de verebilirim, seni güçsüz de bırakabilirim. | Open Subtitles | أستطيع أن أعطي لكم قوة الأبطال أو أترك لكم عاجزة. |
Sanki hep en güçsüz olduğunuz, yardımlarına en çok ihtiyaç duyduğunuz anda gelirler. | Open Subtitles | غالباً ما يأتون عندما تكون في أضعف حالاتك وتكون في أمس الحاجة لمساعدتهم |
güçsüz birine babalık etmek nasıl bir duygu Binbaşı Tetley? | Open Subtitles | ما شعورك وقد أنجبت ابنا ضعيفا أيها الرائد تيتلي؟ |
Bazı insanlar ne yazık ki güçsüz diş minelerine sahip olduğundan genetik olarak çürüklere daha yatkın fakat çoğunlukla suçlu fazla şeker tüketimi. | TED | بعض الناس أكثر عرضة لتسوس الأسنان بسبب جينات قد تتسبب في نقاط ضعف كليونة المينا، لكن للأغلبية، يقع اللوم على ارتفاع استهلاك السكر. |
Stanford'da olmamın amacı neydi, Beyaz Saray'da olmamın amacı neydi, aileme yardım edemeyecek kadar güçsüz olduktan sonra? | TED | ما المغزى من كوني طالباً في جامعة ستانفورد، وما المغزى من أنني أعمل في البيت الأبيض إذا كنت عاجزاً عن مساعدة عائلتي؟ |
Küçük, güçsüz bebeğe bakın. Aptalsın, seni aptal, güçsüz bebek. | Open Subtitles | انظروا للطفل الضعيف ، أنت غبيّ ، أيها الطفل الضعيف الغبي |
Grubu tamamladığı kişiler hemen hemen her zaman güçsüz olur. | Open Subtitles | يكون الشخص الذي يكمل المجموعة في الغالب ضعيفًا |
Yani düşük rütbeli, güçsüz bir ergen dişi açlıktan ölmek istemiyorsa ne yapabilir? | Open Subtitles | فما الذي ينبغي أن تفعله اليافعة الوضيعة الضعيفة لو أرادت ألا تتضوّر جوعًا؟ |