Dışarıdaki sıradan insanlar, şu davarlar bize hep güldüler, bizi zayıf düşürdüler. | Open Subtitles | لقد ضحكوا منا و أحبطونا أولئك الأشخاص العاديون في الخارج تلك الماشية |
güldüler çünkü geçen gece olanların gülünç olduğunu anladılar. | Open Subtitles | لقد ضحكوا لأنهم ادركوا ان ماحدث ليلة امس كان امرا مضحكا |
Bu domuzlar tarafından hakarete uğradım, bana güldüler. | Open Subtitles | لقد تم إهانتي من قبل هؤلاء الخنازير و ضحكوا علي. |
Düştüğümde güldüler Ama tekrar tırmandım | Open Subtitles | هم يضحكون عندما أسقط لكنني تجرأت على التسلق |
Aslında buna güldüler bile. | Open Subtitles | انهم في الحقيقة يضحكون على ماحصل نوعاً ما |
Ama sorduğumda güldüler sadece. | Open Subtitles | لكنهم ضحكوا عليّ عندما طلبت منهم العمل في هذا المجال |
Epeyce güldüler ve kalıp top oynamaya karar verdiler. | Open Subtitles | و ضحكوا كثيراً و قرروا البقاء و لعب الكرة |
Ama Avusturyalılar, elçinin çekincelerine güldüler. | Open Subtitles | لكن النمساويين ضحكوا على مخاوف السفير هذه |
Aslında beni dava ile tehdit ettiğini duyduklarında biraz güldüler. | Open Subtitles | أنه في حيقيقة ضحكوا عندما قلت لهم أنك سترفع دعوى قضائية ضدهم |
Ve sonra da yabancılara anahtarlarımızı verdiğimiz için bize güldüler. | Open Subtitles | وبعدها ضحكوا علينا لاننا أعطينا المفاتيح للغرباء |
Ücreti istemeye cesaretini gösterdiğimde de güldüler ve aileme ders vermek için ahırlarımı ateşe verdiler. | Open Subtitles | و عندما سألتهم بتهور عن الدفع ضحكوا ثم أحرقوا إسطبلاتي لجعل الدرس في محله |
Kıçlarıyla güldüler çünkü onlara yaşadıkları yerden bahsediyordu. | Open Subtitles | ضحكوا بشكل هستيري، لأنّه تحدّث معهم حيث كانوا يعيشون. |
Biraz sıkkın hissederek bilim adamlarına gittim ve bana güldüler, dediler ki, bu kadar kısa sürede insanların davranışlarını değiştirmek, saçma bir şekilde hırslıydı ve başardığın şey, mümkün olduğunu düşündüğümüzün ötesinde bir şeydi. | TED | عدت مجددًا إلى المختصين وأنا محبطة لكنهم ضحكوا علي وقالوا أن تغيير سلوك الناس في مثل هذه الفترة القصيرة طموح مثير للضحك والحقيقة أن ما تحقق بعيد عمّا كنا نظنه ممكنًا |
Diğer ikisi öylece durup izlediler ve her şey bittiğinde güldüler. | Open Subtitles | و الاثنان الآخران و قفا يشاهدانه . و أخذوا يضحكون عندما انتهى الموضوع |
İnsanlar hayatın boyunca seni gösterip güldüler. | Open Subtitles | فالجميع كانوا يشيرون إليك و يضحكون عليك طيلة حياتك |
O kadar çok güldüler ki skeci bile bitiremediler. | Open Subtitles | كانوا يضحكون لدرجة أنهم عجزوا عن إنهاء المشهد الهزلي |
Ve çok süperdi çünkü senin adını duyunca güldüler. | Open Subtitles | و لقد كان رائعا بسبب ؟ يسمعون اسمك و يضحكون |
dediler. İşte o zaman, onlara tekrar çay teklif ettim, bir yudum aldılar ve güldüler. | TED | وهذه المرة, عرضت عليهم الشاي للمرة الثانية أخذوا منه رشفة وضحكوا. |
Ona güldüler Mississippi. Bu çok şeyi değiştirecek. | Open Subtitles | لقد سخروا منه يامسيسيبي وهذا يجعل الأمر مختلفا |
Ağladım, ama belli etmemeye çalıştım. Bazı çocuklar bana güldüler. | Open Subtitles | و بعدها بكيت، لكن حاولت ألا أظهر ذلك ضحك بعض الأولاد |
Kendimizi Miron ve Aist olarak tanıttığımızda güldüler. | Open Subtitles | لقد ضحكا عندما عرفا أسماءنا : ميرون وايست |
Sonra bir kadın üstüme soda döktü, güldüler. | Open Subtitles | إحدى النساء سكبت الشراب علي وهما يضحكان علي |
Anne, bana güldüler ve bir seyler attilar. | Open Subtitles | أمي، لقد كانن يسخرن منيّ و يرمن تلك الأشياء عليّ. |
Hayatımın en iyi gecesi olacaktı ve bana güldüler. | Open Subtitles | كان يفترض أن تكون هذه أجمل ليلة في حياتي ولكنهم سخروا مني |