Güney Kore ve Endonezya'da kadınlar neredeyse yarım milyon firmaya sahip. | TED | في كوريا الجنوبية و اندونيسيا النساء تملك نحو نصف شركات الدولة |
1950'lerde Güney Kore son derece yoksul bir ülkeydi ve çok yozlaşmıştı. | TED | خلال عقد الخمسينيات، كانت كوريا الجنوبية دولة فقيرة بائسة. وكان يعمُّها الفسـاد. |
Yeterli parayı kazanır kazanmaz, Güney Kore'den 2. el araba getirteceğim. | Open Subtitles | حالما يصبح لدي نقود سأبدأ بأستيراد السيارات المُستعملة من كوريا الجنوبية |
Güney Kore Hükümeti, Kuzey Koreliler ile gizli bir şeyler yapıyor gibi görünüyor. | Open Subtitles | الحكومة الكورية الجنوبية يَبْدو أنهم لا يعلمون بالحركة السرية الجنوبية مَع الكوريين الشماليين |
Kuzey ve Güney Kore, Kore Savaşından bu yana, 63 yıldır ateşkes halindeler. | TED | وقّع الجنوب والشمال هدنة لمدة 63 عامًا، منذ نهاية الحرب الكورية. |
10 yıl kimliğimi sakladıktan sonra Güney Kore'ye gitme riskini alma | TED | ولهذا، وبعد عشر سنوات من إخفاء هويتي قررت المخاطرة بالذهاب إلى كوريا الجنوبية |
Güney Kore'de yaşamak, yerleşmek umduğumdan çok daha zordu. | TED | كان الإستقرار في كوريا الجنوبية تحدياً أكبر مما توقعته |
İngilizce Güney Kore'de çok önemliydi ve bu yüzden 3. dilimi öğrenmek zorundaydım. | TED | كانت اللغة الإنجليزية مهمة جداً في كوريا الجنوبية لذا إضطررت لأن أبدأ تعلم لغتي الثالثة |
Ailemin özgürlüğü için her şeyi yaptım, çok yaklaşmıştık, ama ailem Güney Kore konsolosluğunun biraz uzağında hapse atılmıştı. | TED | فعلت كل شيء لأحرر عائلتي وكدنا أن نفعلها لكن عائلتي زجت في السجن على بعد مسافة قصيرة من سفارة كوريا الجنوبية. |
Sonunda uzun bir yolculuktan sonra ben ve ailem Güney Kore'de tekrar bir araya gelmiştik. | TED | وأخيراً، بعد رحلتنا الطويلة، إجتمع شملي بعائلتي في كوريا الجنوبية |
Ve yurtdışında yaşıyorduk, babamın çalıştığı yerde, Güney Kore'de. Orada bir tek İngilizce kanalı vardı. | TED | وكنا نعيش في الخارج، كنا نعيش في كوريا الجنوبية حيث كان يعمل والدي، حيث كان هناك قناة واحدة فقط باللغة الإنجليزية. |
Bu kızların da benzer çizgi filmlerle büyüdüklerini öğrendim. Tek farkı propagandanın Güney Kore ve ABD karşıtı olmasıydı. | TED | وعلمت أيضًا أن هؤلاء الفتيات كبرن وهن يشاهدن كرتونًا مشابهًا، لكنه حملة إعلامية ضد كوريا الجنوبية والولايات المتحدة. |
Örneğin 2018'de Güney Kore'nin başkanı yolsuzluğa bağlı suçlamalarla 25 yıllık hapis cezasına çarptırıldı. | TED | على سبيل المثال: في عام 2018، صَـدَرَ حكمٌ بمعاقبة رئيسـة كوريا الجنوبية بالسجن 25 سنة. بتـهم تتعلق بالفساد. |
Yani, Tayvan bunu çok güzel yaptı, İzlanda çok güzel yaptı, Almanya, hepsi farklı stratejilerle, Güney Kore. | TED | قامت تايوان بذلك بطريقة رائعة، وأيضاً آيسلندا وألمانيا، باستراتيجيات مختلفة، كوريا الجنوبية. |
O orospu çocuğu Güney Kore'de kendi komutanını öldürmüş. | Open Subtitles | إبن العاهرة قتل قائده في كوريا الجنوبية. |
Güney Kore ve Çin zirveyi yukarıya çıkarmak için zirveleri uçurmayı denediler. | Open Subtitles | هو حاول ضرب اسفين بين كوريا الجنوبية والصين. |
Güney Kore müttefik bir ülke. Güneye doğru gidecektir. | Open Subtitles | كوريا الجنوبية حليف لنا كانت لتتجه جنوباً |
Güney Kore ordularını hareketlendirin. Bana başkanı bağlayın, hemen! | Open Subtitles | حرك القوات الكورية الجنوبية واعطنى الرئيس, الان |
Güney Kore ordularını hareketlendirin. Bana başkanı bağlayın,hemen! | Open Subtitles | حرك القوات الكورية الجنوبية واعطنى الرئيس, الان |
Ama bizim Güney Kore'mizde... sadece iki bacağını kullanarak, her tarafı gezebilirsin. | Open Subtitles | ولكن بجمهوريتنا الكورية ،فباستخدامك لقدميك فقط ستستطيع المشي عبر البلاد |