güven ve sevgi ile ilgili söyleyecek çok şey var, eğer bu iki kelimenin tasarım için aynı anlama geldiğini biliyorsanız. | TED | هنالك الكثير الذي يمكن أن يقال عن الثقة و الحب, إن علمت أن تلك الكلمتين مرادفتين للتصميم. |
Bu işi değerli kılan güven ve sevgidir. | TED | إنه لصحيح أن الثقة و الحب, هما اللذان يجعلانه جديراً بالإهتمام. |
Ve beni üzmemek için dürüstlüğünden ödün vermeni istemiyorum çünkü evlilik güven ve açık sözlü olmayı gerektirir tıpkı ten uyumu gibi.... | Open Subtitles | ولا أريد منك أن تشعر أنه لا يمكنك أن تكون صادقا تماما معي لأن الزواج لا بد أن يقوم على الانفتاح والثقة |
Profesyonel yetenek, güven ve inancın bir bileşimidir. | TED | المحترف هو الشخص الذي يمتلك مجموعة من الكفاءات والثقة والإيمان |
İnanç, güven ve peri tozu olduğu sürece kazanamazsın! | Open Subtitles | ....... طالما كان هناك ايمان و ثقة و تراب متألق |
Her adada yerliler bizi büyük bir güven ve misafirperverlikle karşılıyorlar. | Open Subtitles | لنتعلمه على كل جزيرة لقد رحب بنا السكان الأصليون ، بحفاوة بالغة و ثقة |
Gerçek olamaz inanç güven ve peri tozu | Open Subtitles | لا يوجد شيئ اسمة الايمان ولا الثقة و لا التراب المتألق |
Sadece bize ders vermeye çalışıyordu. güven ve saygı. | Open Subtitles | كانت تحاول فقط أن تعلمنا درساً عن الثقة و الاحترام |
Baksana, çocuk doktoru 188 cm, dolgun maaş. İlişkilerde önem verdiği şeyler ise güven ve dürüstlük. Amma klişe. | Open Subtitles | أنظر , طبيب أطفال طوله 6.2 , راتب ممتاز و ما يهمه في العلاقة هو الثقة و الصدق يا إلهي , سطحي جداً |
Bu gece balo salonunda bir ziyafet verilecek ve sonraki birkaç günde de umuyoruz ki iki büyük ulus arasındaki güven ve takdir duygusu güçlenecektir. | Open Subtitles | ستكون هُناك وليمة في قاعة رقص الفُندق وخلال الثلاث ايام القادمة نتمني بناء الثقة و التقدير بين أُمَتَينا العظيمتين |
güven ve genel kültür konusunda 90'ları aşman umurunda olmadı mı? | Open Subtitles | أنت لم تهتم بانك قمت بتسجيل نتائج عالية في الثانوية في اختبارات الثقة و الذكاء؟ |
güven ve dürüstlük üzerine bir ilişki kuruyoruz. | Open Subtitles | لكي نصنع علاقة مبنية على الثقة و الصراحة |
Bu üç faktör: Hız, güven ve ölçeklenirlik. | TED | وهذه العوامل الثلاثة هي: السرعة والثقة والتدرج. |
Kuruluşunuz hız, güven ve ölçülebilirlik açısından eniyilenmeli. | TED | منظمتكم بحاجة لأن تكون محسنة للسرعة والثقة والتدرج. |
Böylece, birlikte oyun oynamak, bağ, güven ve işbirliğini doğuruyor. | TED | ولذا، فاللعب سوياً يبني في الواقع الروابط والثقة والتعاون. |
Konuşma yapacakları zaman odada bulunan herkese güven ve hızır verirlerdi. | Open Subtitles | فإنهما يمنحان كلَّ من في الغرفة الراحة والثقة |
Bu kişi bana, acılarımıza sadece güven ve umudun çare olabileceğini ve korktuğumuz kişilerle ortak paydamızın bizi bölmekten çok daha öte bir şey olduğunu hatırlattı. | Open Subtitles | شخص ما ذكرني بأن الأمل والثقة يمكن أن تشفي جراحنا وهذا ما نشاطره مع هؤلاء الذين كنا نخشاهم هو أكبر بكثير من كل ما يفرق بيننا |
Hastaneye dön, doktorlara güven ve kimsenin lafına bakma. | Open Subtitles | عليكَ الذهابُ للمشفى، والثقة بالأطباء، لا تستمع لأيّ شخصٍ آخر. |
Dr. Brennan, fevkalade güven ve isteklilik gösteriyor. | Open Subtitles | (برينان) تُظهر ثقة و إستعداد عاليان كن حذراً! |