Ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit olmadıklarını kesinleştirene kadar hiçbir yere gitmiyorlar. | Open Subtitles | حتّى نتيقّن من كونهم لا يمثّلون خطرًا للأمن القوميّ، فلن يغادروا المكان. |
Şimdi, onların da bizim kadar temel güvenliğe ihtiyaçları var ve ancak böylece normal bir yaşam sürebilirler ve insan haklarından faydalanabilirler. | TED | الآن، هم يحتاجون للأمن كما نحتاجه نحن ويحتاجونه لعيش حياة طبيعية وحتى يتمتعوا كذلك بحقوقهم الإنسانية. |
Suriye derin bir bağ ile bölgesel güvenliğe, küresel istikrara bağlı. | TED | إن سوريا مرتبطة ارتباطًا وثيقًا بالأمن الإقليمي، بالاستقرار العالمي. |
Randy ile birlikte aşağı güvenliğe inip,gözetim kayıtlarını tekrar inceleyelim. | Open Subtitles | راندي وانا سننزل الى الامن مرة آخرى ونستعرض أشرطة المراقبة. |
Bir paraşütçü yandığında, onlar pimini kontrol için güvenliğe getirir. | Open Subtitles | حينما يهوي قافز ويموت تأتي الشرطة بمظلته لضابط الأمان ليفحصها |
Spor salonlarının yüksek güvenliğe niye ihtiyacı olsun ki? | Open Subtitles | ما سبب الكثافة الأمنية العالية في النوادي الصحية؟ |
UFO'lar ulusal güvenliğe doğrudan fiziksel bir tehdit değil. | Open Subtitles | الأطباق الطائرة ليست تهديدا مباشرا للأمن القومي |
Bu son girişimler güvenliğe olan ihtiyacımızı iyice arttırdı. | Open Subtitles | إلى الموقع الآخر. هذه المحاولات الجديدة لإستعادته زاد حاجتنا للأمن. |
Bu iki hapı iç ve çıkarken güvenliğe mavi etiketi göster. | Open Subtitles | أنتِ بخير خذي هاتين الحبتين و أظهري هذه الاستمارة الزرقاء للأمن عند خروجك |
Tungsten güvenliğe hoşgeldiniz, Mr.Rickel. | Open Subtitles | مرحبا بك في شركة تنجستين للأمن يا سيد ريكل |
Bazıları ona kahraman diyor, bazıları onu ulusal güvenliğe bir tehdit olarak görüyor. | Open Subtitles | البعض يُسميه بطلّ، البعض يراه تهديداً للأمن القومي. |
Eğer güvenlik meclisi on sene boyunca kendini güvenliğe adamazsa, özel sermayeyi çekmek için teminat ortamı oluşmaz. | TED | إذا لم يستطع مجلس الأمن الإلتزام بالأمن على مدى عقد من الزمان وأن لا ترى أي ضمان ينتج إستثمارات خاصة |
- güvenliğe haber vereyim. - Sistemlerin hepsi çalışıyor, sorun yok. | Open Subtitles | ـ سأتصل بالأمن ـ يبدو أن جهاز الأمن يعمل جيدا |
Şef Fox, gıdaya daha az güvenliğe daha fazla önem verseydin, bizim yardımımıza ihtiyacın olmazdı. | Open Subtitles | الرئيس فوكس ، إذا كنت تهتم أقل بالطعام واكثر بالأمن ، انت لا تحتاج إلى مساعدتنا. |
Afganistan küresel güvenliğe karşı varoluşsal bir tehdit teşkil etmiyor. | TED | فأفغانستان لا تمثل اي خطر على الامن العالمي |
güvenliğe dikkat etmelisiniz. | Open Subtitles | لايمكنك المبالغه فى الامن الى تلك الدرجه |
Bitkin düşmüş hâlde ve artık kendini güvenliğe itecek enerjisi kalmadı. | Open Subtitles | منخارة القوى، لم تعد تتمتع بطاقة كافية لسحبها إلى برّ الأمان |
Dağıtılmış Dos Saldırı izi de yok. Tesisteki çevrimiçi güvenliğe bakılırsa dosyaları silen kişi şifreyi biliyormuş. | Open Subtitles | لا أثر لهجوم، ومع مستوى الحماية الأمنية للمؤسسة، |
An itibariyle bu hücreyi nasıl güvenliğe aldığınızı merak ediyorum. | Open Subtitles | الآن أنا فقط مهتم في إمكانية احتواء نظامك الأمني على هذه الزنزانة |
Görünüşe göre, daha sıkı güvenliğe ihtiyacım var. | Open Subtitles | يبدو أنني في حاجة إلى نظام أمني أكثر إحكاماً |
Yerel güvenliğe teşekkürler, üniversite kampüsünde olmak elektronik tasma takmak gibi bir şey. | Open Subtitles | حسنا، بفضل الأمن الداخلي أن تكون في حرم جامعي كأنك تلبس سوارا إلكترونيا |
Daha yeni $200.000'ı Topaz güvenliğe aktarmış. | Open Subtitles | وقد أجرى للتو تحويل أموال بقيمة 200 ألف دولار لأمن التوباز |
- Sahil güvenliğe hoşça kal deyin. - Hoşça kal sahil güvenlik. | Open Subtitles | قولوا وداعا لحرس السواحل مع السلامة حرس السواحل |
Batman'den sahil güvenliğe. | Open Subtitles | باتمان لخفر السواحل. باتمان لخفر السواحل. |
Belki de güvenliğe, onu öldürürsen silahı ve cep telefonunu almasını söyledi. | Open Subtitles | لقد قلت ذلك دائماً. ربّما طلب من الحارس من يأخذ المُسدّس والهاتف الخليوي لو قتلته. |