| Ama garajdaki buzdolabında biraz vardı. | Open Subtitles | ولكن اليوم أنا رأيت بعضا في الثلاجة .في المرآب |
| - Burada olduğumuzu nereden bildin? Görünüşe göre kapalı garajdaki lastik izlerini görmüş. | Open Subtitles | من الواضح أنها رأت آثار الإطارات التي تؤدي إلى المرآب المقفول |
| -Peki, garajdaki sızıntılı soğutucu. | Open Subtitles | حسنا، حسنا. برودة تتسرب منها المياه في المرآب. |
| Tahmin et bu sabah garajdaki 45'liklerin yanında ne bulmuş? | Open Subtitles | وخمن ما وجدته فى المرأب هذا الصباح بجانب حاجياتها التى تعود للأربعينات |
| Bu sırada şu trafik ışığındaki, kilisedeki ve şu garajdaki kameralardan kaçacağız. | Open Subtitles | متجنبين الكميرات الموجودة في أعلى إشارة التوقف و الكنيسة، و ذلك الكراج |
| garajdaki adamların hepsi eski suçlularmış. | Open Subtitles | هؤلاء الناس في الجراج هم محتاولون سابقون |
| Donald'a, garajdaki gaz hattında bir sorun olduğunu söyledim. | Open Subtitles | اخبرت دونال ان هناك مشاكل فى خط الغاز بالمرآب عندهُ |
| Ben gömmedim. - Uyku ilacı almıştı. Ya da garajdaki arabada. | Open Subtitles | أعتقد انها كانت تتعاطى حبوب النوم أو ذلك الشئ في السيارة في المرآب, نسيت |
| McGee bilgisayarla bir şeyler yaptı ve garajdaki görüntüye birkaç sokak ilerideki umumi bir yerden girildiğini öğrendi. | Open Subtitles | بعد كل هراء مهووسي الحاسوب وإكتشف أن بث الفيديو.. كان يتمّ الإطلاع عليه من موقع عمومي على بعد بضع شوارع من المرآب. |
| garajdaki levye, cinayet silahı değil. | Open Subtitles | القضيب المعدني الذي من المرآب ليس هو سلاح الجريمة |
| garajdaki tüm bu eşyalar pikaba sığacak mı? | Open Subtitles | هل جميع الأشياء فى المرآب ستدخل فى شاحنتى |
| Bütün büyük cisimleri garajdaki temiz odaya alalım şimdilik. | Open Subtitles | لنأخذ كل المواد بالغة الحجم ونضعها في غرفة التنظيف في المرآب حالياً لك ذلك |
| O yüzden garajdaki kamyonetin anahtarlarını ve bu şapkayı almam lazım. | Open Subtitles | لذلك سأحتاج مفاتيح الشاحنة التي في المرآب وهذه القبعة. |
| garajdaki rafı tamir edeceğine de söz vermiştin. | Open Subtitles | لقد وعدتَ أيضاً بتصليح ذلك الرف الذي في المرآب |
| Bakın gerçekten garajdaki fareyi yakalayacağız diye çok para harcadık. | Open Subtitles | نظرة، ونحن حقا أكل عليه، في محاولة للحصول على هذا تمارض من المرآب. |
| Baba neden garajdaki herşeyi bahçemize taşıyoruz? | Open Subtitles | أبي لماذا نخرج كل هذه الأشياء من المرآب إلي العشب؟ |
| garajdaki alet çantasının dibinde 5000$'ım var. | Open Subtitles | لدي مبلغ 5,000 في أسفل صندوق الأدوات في المرآب. |
| İhtiyacınız olursa garajdaki ağırlık sehpamı kullanmakta özgürsünüz. | Open Subtitles | يمكنكما يا سيدات استخدام أثقالى بحرية فى المرأب لو أردتماها |
| Hatta garajdaki bebek kıyafetlerinden istediklerimizi alabileceğimizi söyledi. | Open Subtitles | لقد عرضت علينا أن نشاركها ما يوجد في المرأب قالت أن هناك عدة أشياء خاصة بالطفل هناك |
| Tesla bobinlerini kaldırmanın ve garajdaki yıldırım makinesinin zamanı geçti. | Open Subtitles | أيام اللهو في الكراج بالكرة والسلك قد انتهت |
| Charlie bütün süt ürünlerimi, garajdaki buzlukta tutuyordu. | Open Subtitles | تشارلي أجبرني أن أحتفظ بكل مخزوني اليومي في حافظه ثلج في الكراج |
| Objelerle dolu o garajdaki kutuda bulduklarımızdan farklı değil. | Open Subtitles | و هذا لا يختلف عن الصندوق الذي وجدناه في الجراج المليء بالقطع الأثرية ، أليس كذلك؟ |
| Bizim garajdaki parçalarla bir tane yapabilirim galiba. | Open Subtitles | إنّ بإمكاني صنع واحدٍ من أجزاء أملكها بالمرآب. |
| Bu, uh, o akşam garajdaki güvenlik kamerası kaseti. | Open Subtitles | إنه شريط كاميرا المراقبة للجراج هذه الليلة |
| İşte garajdaki lekenin sebebi. | Open Subtitles | هنا اللطخةُ التي تَسرّبتْ خلال إلى المرآبِ. أي أثر السائلِ تَعُودُ الأدلّةُ إلى... |