Havalı bir araban olması elini sütyenine daldırmanı garantilemez. | Open Subtitles | صعودها في سيارتك لن يضمن لك بأن يديك ستقترب من حمالة صدرها |
Ancak, öldürmek, yemeği asla garantilemez. | Open Subtitles | مع ذالك القتل لا يضمن في الواقع وجبة الطعام |
Genetik bir unsur var ama bu hiçbir şeyi garantilemez. | Open Subtitles | يوجد تواصل سحري بين حمضنا النووي ولكن هذا لا يضمن أي شيء |
ama tüm bunlara sahip olmak, asıl isteğimiz olan mutluluğu bize garantilemez! | Open Subtitles | يريدون جميع تلك الأشياء لكنّ ما وجدت في أبحاثي هو أن الحيازة على تلك الأشياء بالتأكيد لا يضمن ما نريده حقيقة، وهو السعادة |
Bankacıların her zaman dediği gibi: Geçmiş performanslar gelecektekileri garantilemez. | Open Subtitles | لكن تذكر أن جودة الأداء السابق لا يضمن |