Sence o geçmişteki kötü alışkanlıklarını bazı kötü huyları saklamaya mı çalışıyor. | Open Subtitles | أعتَقِدُ أنَ لِلأمرِ علاقَةُ بأنها تُحاوِلُ أن تُخفي مَشاعِرَ سيئَة مِنَ الماضي |
Şarabı, yara bere için değil geçmişteki güzel günleri yad etmek içinmiş. | Open Subtitles | قال بأن نبيذه ليس للكدمات والجروح فقط ليّذكره بذكرياته الجميلة في الماضي |
Petrol endüstrisi eskiden olduğundan daha temizdi, ama körfezin bazı bölümleri hala kirli geçmişteki efsanevi büyük sızıntılar yüzünden. | Open Subtitles | الصناعة النفطية أكثر ،نظافةً ممّا كانت عليه لكن أجزاء من الخليج بقيَت ملوثة بسبب بقايا التسربات الكبيرة في الماضي |
Müzik kültürünü atomlara ayırmak için Bu yüzden geçmişteki, şimdiki ve gelecekteki türler çalışabilir, ve ,ayrılabilir, canlıdır. | TED | لتفتيت الثقافة الموسيقية بحيث أن كل الأنواع السابقة والحاضرة والمستقبلية يمكن دراستها واستخراجها، بشكل حي. |
geçmişteki hatalarda yaşamak, her bir yaranın kabuğunu koparmak mı? | Open Subtitles | هل نريد الخوض في أخطاء الماضي واختيار وجع كل جرح؟ |
Unutmayın, geçmişteki halimi görünce gelecekten geldiğimizi belli etmememiz çok önemli. | Open Subtitles | تذكرا لما نقابل شخصي الماضي ألاّ نبين له أننا من المستقبل |
Etraflıca düşünürsek, bu, geçmişteki adaletsizliklere ve bununla iç içe geçmiş acı ve kederlere bakmayı gerektiriyor. | TED | ولكن للقيام بإعادة التفكير هذه، يتطلب منا ذلك النظر إلى مظالم الماضي والألم والحزن المرتبط معهم. |
Ve bu hastalıkları anlayabilmek için... ...sadece insan genomu üzerinde yapılan araştırmaları geçip... ...daha bütüncül bir yaklaşım olarak... ...geçmişteki insan sağlığına yönelmeliyiz. | TED | ،ولكي نفهم هذه الأمراض إننا بحاجة إلى تجاوز دراسات الجينوم البشري وحدها و التوجه نحو مقاربة أكثر شمولية .للحالة الصحية للإنسان في الماضي |
Bunlar geçmişteki dünyanın görüntüleriydi ve bizim ziyaretçilerimiz için de aynıydı. | TED | بل أنها صور للعالم في الماضي وقد كان نفس التأثير في جمهورنا |
Kim olduğuma ve ne yapmış olduğuma dair geçmişteki bazı tanımlara dayanarak, neye ihtiyacım olduğunu tahmin etmeye devam ediyor. | TED | يستمر في محاولته لتوقع ما أحتاجه إعتمادا على خصائص من الماضي حول الشخص الذي كنته, لما قمت به بالفعل. |
geçmişteki tüm icatlarımız ve yeniliklerimiz gibi insanların içinde bulunduğu vaziyeti geliştirmek için kullanılabilirler ya da kötüye kullanılıp suistimal edilebilirler. | TED | مثل جميع اختراعاتنا وإبداعاتنا في الماضي يمكنها أن تستخدم لتحسين وضعية البشر أو قد يساء استخدامها فتستخدم في المفاسد. |
Kolonileşme sonrası bir toplumda yaşamanın tuhaf gerçekliğini geçmişteki trajedileri yaşayarak tasvir edebildi. | TED | كان قادرًا على تصوير الواقع الغريب لأناس يعيشون في مجتمع ما بعد الاستعمار، مُرغمين على التعايش مع مآسي الماضي. |
Bugünün müze küratörleri eski mezarları yağmalamadı ya da ruhani nesneleri çalmadı ama geçmişteki yanlışların sorumluluğunu yine de üstlenebiliriz. | TED | لم يقم الأمناء على المتاحف اليوم بنهب المقابر القديمة أو بسرقة الأشياء الروحانية، ولكن يمكننا تحمل مسؤولية تصحيح أخطاء الماضي. |
Sıradaki teorimiz halihazırdaki bir yanılgıdansa geçmişteki bir karışıklıkla ilgili. | TED | النظرية التالية تتعامل مع الإلتباس مع الماضي بدلاً عن خطأ الوقت الحاضر. |
dedim Ve gökyüzünden bizleri izleyen geçmişteki büyük insanlarla da ortak bir paydamız var. | TED | وهذا مشترك بيننا وبين كل رجال الماضي العظام الذي ينظرون إلينا الآن |
geçmişteki ekonomik dönüşümlerden biliyoruz ki eğer dikkatli olmazsak kazanandan çok kaybeden olacak. | TED | وندرك من خلال التحولات الاقتصادية التي حدثت في الماضي أنه إذا لم نتوخى الحذر، فإن أعداد الخاسرين ستفوق أعداد الرابحين |
..."En iyi dersleri geçmişteki hatalarımızdan alırız geçmişteki hatalar, geleceğin bilgeliğidir." | Open Subtitles | بعض افضل الدروس تتعلم من الاخطاء السابقة خطأ الماضي هو حكمة المستقبل |
geçmişteki bu başarılar Dr. Alice Krippin'in yaptığı çalışmaların gölgesinde kalabilir. | Open Subtitles | لكن جميع هذه الإنجازات السابقة لربما سيخفت بريقها بالمقارنة مع إنجازات الدكتورة أليس كريبن |
Bak, belki de Koomba, Kiki'nin geçmişteki yarasından çok, iç güzelliğini görür. | Open Subtitles | النظرة، لَرُبَّمَا Koomb يُمْكِنُ أَنْ يَرى ندبةَ كيكي ماضية إلى جمالِها الداخليِ. |
Sizi ve dünyanızı daha iyi tanıyabilmek için kütüphaneye gittim ve geçmişteki büyük müzisyenlerin hayatlarını okudum. | Open Subtitles | و حتى أعرف المزيد عنك و عن عالمك ذهبت إلى المكتبة و درست عن حياة الموسيقيين العظماء فى الماضى |
Ama bu nirvana değildir çünkü geçmişteki neşeniz hep şimdiki mutluluğunuzu gölgeleyecektir. | TED | و لكنه قال أن تلك ليست هي السعادة لأن النعيم الحقيقي في الحاضر دائما ما يكون في ظل الفرح المتصِّل بالماضي |
geçmişteki tüm Avatarlar, bana bunu yapmak zorunda olduğumu söylüyor. | Open Subtitles | كل هؤلاء الأفاتار السابقين يقولون لي اني يجب أن أفعلها |
Bu vatanın iftiharı her zaman geçmişteki ahlaki şeytanlarla başa çıkabilme kapasitesi olmuştur. | Open Subtitles | فإن مجد هذه الأرض هو المُعين الاكبر على تجاوزها ماضينا الشيطاني |
geçmişteki davranışların geleceğin aynasıdır. | Open Subtitles | السلوك القديم يعتبر متنبئاً جيد لسلوك المستقبل |