Ölçeklenebilir bir teknolojiye sahibiz ve küresel ortaklarımızın ağı genişliyor ve bu daha da hızlandırılabilir. Dolayısıyla bu görevin başarılabileceğine dair içimiz rahat. | TED | لدينا التقنية التي يمكن مضاعفة جهدها، وشبكتنا من الشركاء العالميين تتوسع ويمكن أن تتوسع بنسق سريع، لذلك نحن مطمئنون لإمكانية إنجاز هذه المهمة. |
Fakat bu konuşmanın özünde şunu söylüyordu: Bu roller ve alanlar sürekli genişliyor ve evriliyor. | TED | ولكن كان يقول أيضاً أن جوهر هذا الحديث: تتوسع هذه الأدوار والنطاقات وتتطور باستمرار. |
Her dakika geçtiğinde, füzenin hedef bölgesi genişliyor. | Open Subtitles | مع كل دقيقة تمر فإن منطقة هدف هذا الصاروخ تتسع. |
Evet, çizdim. Çünkü çeliğe dönüşünce kıyafetlerim genişliyor ve üzerime olmuyor. | Open Subtitles | ورسمتها فقط لأنّي بعدما أتحوّل لفولاذ تتسع ثيابي ويبدو مظهري بها محرجًا. |
Başta, yüksek yağış miktarı olan küçük bir tepe noktamız varken, şimdi o alan genişliyor ve artıyor. | TED | حيث كان لدينا في البداية مساحة غطاء صغير من الأمطار، هذه الغطاء يتسع الآن ويأخذ في الإرتفاع. |
Yani daha da güçleniyorlar. Yarık genişliyor ve bir şeyler gizlice gelecek. Ne yarığı? | Open Subtitles | معنى هذا أن الصدع يتسع وشئ ما يحاول العبور متسللاً |
Güneş 24 saat tepedeyken, deniz gergedanlarının yol aldığı açıklıklar her geçen gün genişliyor. | Open Subtitles | بوجود 24 ساعة من ضوء الشمس، فإن الأخاديد التي يهاجر الكركدن على طولها كانت تتّسع كلّ يوم |
Evren son 10 milyar yıldır genişliyor. | TED | الكون يتمدد منذ العشر بلايين سنة الماضية. |
Ateşin ısısı arttıkça yanmanın oluşturduğu karbondioksit ve su buharı genişliyor. | TED | أثناء ازدياد درجة حرارة النار، فإن ثاني أكسيد الكربون وبخار الماء المتولد من الاحتراق يتوسع. |
Evren genişliyor. | Open Subtitles | - العالم يتمدّد |
Kore Savaşı tüm yarımada boyunca genişliyor. | Open Subtitles | الحرب الكورية تتوسع في كافة أنحاء شبه الجزيرة الكورية |
Yerde çok çirkin, süzgeç gibi sızdırıyor ancak Mach 1'de bağlantılar genişliyor, kuruyor, cehennemden çıkma bir yarasa gibi. | Open Subtitles | تبدو قبيحة على الارض لكنها رائعة في الجو تتوسع وتطير بسرعة شديدة |
Diyelim ki kritik kütleye kadar genişliyor, tüm kişiliğini ele geçiriyor ve seni kontrol edilemez bir canavar yapıyor. | Open Subtitles | تخيلها تتوسع بشكل خطير حتى تطغى على كامل شخصيتك و تحولك إلى وحش لا يمكن السيطرة عليه |
"genişliyor ve yayılıyor, genişliyor ve yayılıyor." | TED | " انها تتمدد و تتسع، انها تتمدد و تتسع" |
Kutuyu genişlettiğiniz zaman, ateşlendiği alan da genişliyor. | TED | وحين توسع الصندوق، تتسع أماكن الإطلاق (الكهربائي) |
Saat işliyor. Boşluk genişliyor. | Open Subtitles | الوقت يمضي و الهوة تتسع |
Nerede başladığını bilmiyorum ama buraya ulaşıyor ve genişliyor. | Open Subtitles | لا أدري أين بدايته، ولكنه يتسع بداية مِن هنا. |
Ama güç alanı genişliyor. | Open Subtitles | ورغم هذا، فإن مجالهم للقوة يتسع -لم يكن هذا قصدنا |
Ama genişliyor. | Open Subtitles | ولكن المجال يتسع |
İç sahil burada genişliyor. | Open Subtitles | المنطقة الداخليّة من السّاحل تتّسع هنا. |
Genişleme yalnızca galaksiler arasındaki kara boşlukta üstün geliyor ve uzay genişliyor. | TED | فالثقوب السوداء التي بين المجرات هي حيث استطاع التوسع أن ينتصر والمكان أن يتمدد. |
Şu anımızı da biliyoruz: bilim adamlarının galaksilerin hareketi üzerine gözlemleri gösteriyor ki, evren artan bir hızda genişliyor. | TED | ونحن على علمٍ بحاضرنا: فملاحظات العلماء حول حركة المجرات تخبرنا بأنّ كوننا يتوسع بسرعة. |